NAMAZ İÇERİSİNDE ANA DİLDE DUA EDİLEBİLİR Mİ? (1) PDF 
Pazartesi, 18 Şubat 2019 00:00

NAMAZ İÇERİSİNDE ANA DİLDE DUA EDİLEBİLİR Mİ? (1)

Cevap: Namazın temeli Zikir’dir. Kur’ân’ın bir adı da Zikir’dir. Kur’ân, “Namazda kolayına geldiği ölçüde Kur’ân okuyunuz” buyurulmaktadır. Bilen kimse namazda Kur’ân okur. Ama hiç Kur’ânr bilmeyen kimse sadece “Subhanellah ve bi-hamdihî” diyerek de namazını kılar. Çünkü bu da zikirdir.

Dediğim gibi bilen kimse namazda Kur’ân okur. Özellikle Fatiha’yı okumak Peygamberimizin emridir. Çünkü “Fatihayı okumayanın namazı olmaz!” buyurulmuştur. Bunun dışında namazda kişi kendi anlayacağı dille (meselâ Türkçe ile) duâ edebilir. Nitekim Selmân-I Farisî, Arapça bilmeyen İranlıların ricası üzerine Fatiha’yı Farsça’ya çevirmiştir.

İslâm tarihinde tercüme ile namaz kılma girişim­leri olmuş mudur?

Tarihî veriler ilk dönemlerde Arapça bilmeyenlerin, tercüme ile namaz kıldıklarını göstermektedir. İranlıların, Selmân’ın yaptığı Farsça Fâtiha tercümesini okuyarak namaz kıldığını anlatmıştık. Narşahî(ö.348/959)’nin Târîhu Buhârâ adlı eserinde belirttiğine göre Türkistan fetih hareketlerinde yer alan Emevî komutanı Kuteybe ibn Müslim (ö. 96/714), Buhârâ halkını, yaptır­dığı câmi‘de topladı. O zaman Arapça bilmeyen Buhârâ halkı, Farsça namaz kıldılar.

Nızâmu’d-dîn el-Ensârî de güvenilir birine dayandırdığı ha­bere göre Hasan-ı Basrî(ö. 110/728)’nin talebesi, tasavvuf silsile­sinin ilk halkalarından biri olan Habîb-i Acemî, dili Arapça'ya iyi yatmadığı için namazda Kur’ân’ın Farsça tercümesini okurmuş.

20. asrın başlarında Türkiye’de Türkçe duâ ve Kur’ân ile ibâdet edilmesi tartışılmıştır. Sorunun ateşli savunucularından biri olan, aslen Afganlı Ubeydullah Efendi, şöyle diyor:

"Geçenlerde siyasi gazetelerden birinde, ‘Bütün Türkiye’de Arap dilinin öğrenilip yaygınlaştırılmasına önem verilmelidir ki millet hiç olmazsa Cuma günleri okunan hutbeleri anlayabilsin’ deniliyordu. Bu söz, kalın kafalılık eseridir. Hutbeyi anlamak için bütün Türklere Arapça'yı öğretmekten ise hutbeyi Türkçe okumak kadar kolay bir şey düşünülebilir mi? Zaten İmamı A‘zam mezhebince Kur’ân, hadîs ve hutbeyi tercüme caizdir.

"Peygamber Efendimiz yalnız Araplara gönderilmedi. Şanlı Kur’ân’ın bütün dillere tercümesi farzdır... Kitâbımızın asıl kudsiy-yeti maânî-i celîle ve cemîlesinde(yüce ve güzel anlamlarında)dır. Lafzın kutsallığı ikinci derecede kalır. Her birey, dinin hükümlerini ve emirlerini doğrudan Kitâbından okursa inancı yükselir, şer ve fesat azalır, dinsizliğin yaygınlaşması azalır."

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş