Sadece farzları kılmak yeterlimi? *** Kurban sünnet mi vacip mi?

Sadece farzları kılmak yeterlimi?

Cevap: Farzları kılmak görevdir. Sünnet yani nafile ise kendiliğinden yapılan ibadet. Anlattığınız biçimde sadece farzları kılan, görevini yapmış ve inşaallah cennete girme bahtiyarlığına ermiş olur. Ancak insan ne namazına, ne herhangi bir iyiliğine güvenmemeli, cenneti Allah'ın lütfu bilmelidir. Peygamberimiz buyurmuşlar: "Hiç kimseyi ameli (ibadeti) kurtarmaz. Seni de mi (amelin kurtarmaz ya Resulallah? sorusuna; 'beni de kurtarmaz. Meğer Allah rahmetiyle beni sarmalamış olsun!' buyurmuştur."

 

Kurban sünnet mi vacip mi?

Sayın hocam bir yazınızda “Kurban kesmek farz değil, vacip de değil, sünnettir. Dileyen keser, dileyen kesmez. Yani kurban kesmek mutlaka yapılması gereken bir ibadet değildir. Hali vakti yerinde olan, kurban ibadetini yapar. Yapmayan sorumlu olmaz.” şeklinde görüşünüzü okudum.
 

Yüce kitabımız KUR’AN’da bu konuyla ilgili

“2. O hâlde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.”

“28. Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.”

“34. Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!”

“27. (Ey Muhammed!) Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti.” şeklinde açıklama yapılan ayetler varken örneğin bu uygulamanın farz, vacip ya da sünnet olduğu nasıl anlaşılıyor?

Kur’ân’daki ayetlerin yorumlanmasında emir tavsiye serbestlik gibi hususlar mı var? Bunları sıradan meal okuyucuları olarak bizler anlayabilir miyiz? 7 sene Toki’ye ev borcu olan birisi olarak benim kurban kesmem gerekir mi? E postama cevap verirseniz sevinirim.  Teşekkürler


Cevap: Değerli kardeşim, Bir kere Kevser Suresinin doğru meali şöyledir:
1- Biz sana Kevser'i (bol ni‘met, ilim ve büyük şeref) verdik. 2- Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve nahret (kurban kes veya ellerini boğazına kadar kaldırıp tekbîr al). 3- Asıl sonu kesik olan, sana buğzedendir.

Nahr, eli boğaza götürmek demektir. Bundan iki mana anlaşılır. Namaz kıl, namazda iftitah tekbiri almak üzere elini boğaz çukuruna kadar kaldır, demektir. İşte Hz. Ali, âyete böyle mana vermiştir. İkinci ihtimale göre elini boğaza götür, boğazı kes, yani kurban etmek üzere hayvanın boğazını kes demektir. Ancak namaz kılan insanın namazda nasıl kurban keseceği soru konusudur. Kurban kesmek namazla ilgili bir eylem değildir. Oysa âyette namaz kıl emrinden sonra hemen nahret denildiğine göre namaz için iftitah tekbiri al, elini boğazına götür demektir ki buna iftitâh (namaza başlama) tekbiri denilir.

Ama şayet âyette boğazı kes anlamı kastedilmiş ise bu âyette kurban kesme emredilmiyor, müşriklerin yaptığı gibi sen sadece Rabbin için namaz kıl ve keseceğin kurbanı müşrikler gibi putlar için değil, Rabbin için kes demektir. Burada kurban kesme emredilmiyor, ancak kurbanın sadece Allah için kesileceği, putlara kesilmeyeceği anlatılmış oluyor.

Diğer âyetlerde de kurban kesme emredilmiyor, hacda kesilecek kurbanların Allah için kesileceği, hayvanları keserken Allah adının anılması emrediliyor. Zaten hacda kurban kesme geleneği, ta Hz. İbrahim'den beri vardı. Ama Araplar kurbanlarını putların önünde keser ve Allah'ın adı yanında putların adını da anarak keserlerdi. Bu bakımdan âyette kurban kesme emredilmiyor ve yapılan uygulamaya dikkat çekiliyor ve ayrıca kurban keserken Allah'ın adının anılacağı, anılması gerektiği vurgulanıyor.

Hac 34. âyette de kurban ibadetinin her ümmette var olduğu, kurbanların, sadece hayvan kanını akıtmak değil, rızık olarak yenmek üzere kesileceği belirtiliyor. Bu âyet de yine tarihten beri süre gelen bir kurban geleneğine işaret edilmektedir. Yine hayvanları boğazlarken mutlaka Allah adı anılarak boğazlanması emredilmektedir. Kurban zaten var ama eskiden olduğu gibi artık Allah'tan başkası adına değil, sadece Allah adına kesilmesi gereği vurgulanıyor. Yani kurban kesen kimse, sadece Allah’ın adını anara ve Allah adına keser. Başka bir tanrı adı anmaz. Çünkü O’ndan başka tanrı yoktur. Bu, temel ilke olan Tevhîd’in gereğidir.

Âdem'in iki oğlunun kurban takdimi şekline gelince, bu kurbanın hayvan kesme şeklinde olduğu hakkında bir delil yoktur. Pekâlâ, Allah için sunulan bir rızık, bir mal, gıda, yiyecek de olabilir. Ayrıca bu, geçmişteki bir olayın hikâyesidir, burada kurban kesme emri yok ki.
Sonuç, hacca giden kurban kesmek isterse keser. Ama sadece hac yapanın kurban kesmesi gerekmez.

Fakat hacca gitmemiş olanların kurban kesmesi, bir emir değil, İbrahim'den kalma sünnettir. Bunu ben söylemiyorum, Peygamberimiz söylüyor: "Bu kurbanlar, atanız İbrahim'in sünnetidir!" İşte benim bildiğim budur. Peygamberimiz kurban kesmiştir ama her kurban bayramında kurban kestiği sabit olmadığı gibi halifeler de hac dışında kurban kesmemişlerdir. Şafiiler de kurbanı sünnet bilirler. Ben de sünnet olduğu kanaatindeyim. Selam ve sevgilerimle.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş