HZ. PEYGAMBER'İN İBADETİ (15) |
Pazartesi, 03 Temmuz 2017 00:00 | |||
HZ. PEYGAMBER'İN İBADETİ (15)(...dünden devam) Tehlikeli durumlarda namaz böyle kısaltılarak, hattâ imâ ile kılınır ama korku gidip güven gelince “Namazı tam olarak kılınız. Çünkü namaz, mü’minlere vakitli olarak farz kılınmıştır” buyuruluyor. 103. âyetin bu son cümlesi, namazın, belli vakitler içinde mü’minlere farz olduğunu bildirmektedir. Namaz vakitleri İsrâ: 50/ 78-79 ve Hûd: 52/114. âyetlerde belirtildiği için burada ayrıca vakitlerin belirtilmesine gerek görülmemiştir. Buhârî, “Kaleleri kuşatma ve düşmanla karşılaşma durumunda namaz” bâbında Evzâ‘î’den naklen şöyle diyor: “Fetih hazırlığı içinde (mü’minler) namaz kılmazlarsa herkes kendi başına îmâ ile kılar. Îmâ da yapamazlarsa savaş sona erip güvene kavuşuncaya dek namazı ertelerler. Güvene kavuştuklarında da iki rek‘at kılarlar. Bu mümkün değilse bir rek‘at kılıp iki secde yaparlar. Bunu da yapamazlarsa yalnız tekbîr yetmez, tam güvene kavuşuncaya kadar namazı ertelerler. Mekhûl de böyle demiştir. Tüster Kalesi kuşatmasında bulunan Enes (ibn Mâlik), sabah ışırken savaş sürdüğünden namaz kılamadıklarını, ancak güneş yükseldikten sonra kendilerine fetih nasib olup namaz kılabildiklerini ve Ebû Mûsâ ile kıldıkları o namazın, kendisi için dünyâdan ve dünyâ içinde bulunan herşeyden daha hayırlı olduğunu anlatmıştır.” (Buhârî, Salât, bâb as-salâtu ‘inde munâhati’l-husûn) Buhârî, bu görüşüne, Hz. Peygamber’in, ikindi namazını erteleyip güneş battıktan sonra kıldığını delîl gösterir. Çoğunluk, Hendek Savaşında, henüz korku namazı hakkındaki emrin gelmediğini söyleyerek Buhârî’nin görüşüne itiraz etmişler, bu husustaki emirler geldikten sonra, Nisâ: 98/102 nci âyetin emri ve bunu açıklayan hadîslerin tanımına göre namaz kılınabileceğini söylemişlerdir. Fakat korku namazı hakkındaki emirlerin, Hendek Savaşından sonra gelmiş olması, Buhârî’nin, tehlikeli anlarda namazın ertelenebileceği hakkındaki görüşüne aykırı düşmez. Zira bu hal, nadir bir durumdur. Tehlike çok fazla ise namaz ertelenebilir. Nitekim Hz. Ömer zamanında fethedilen Tüster Kalesi kuşatmasında sahâbîler, sabah namazını ertelemişlerdir (İbn Kesîr, Tefsîr: 1/295-296). Biz yine çoğunluğun görüşüne uymayı uygun görüyoruz: Tehlike fazla değilse Nisâ 98/102 nci âyette tanımlandığı biçimde namaz kılınır. Tehlike fazla ise herkes kendi başına, yaya veya binek üzerinde îmâ ile, iki veya bir rek‘at namaz kılar. Bunu da yapmak tehlikeli ise yalnız iki tekbîr almak, iki def‘a “Allahu ekber, Allahu ekber” demek yeterlidir. Maksat, Allah’ı gönülden anmak, her işte, her zaman O’nunla beraber olduğunu unutmamaktır. (devamı yarın..)
|