HZ. PEYGAMBER'İN İBADETİ (13)
Cumartesi, 01 Temmuz 2017 00:00

HZ. PEYGAMBER'İN İBADETİ (13)

(...dünden devam)

Câbir’den naklettiği aynı meâlde bir hadîste, Allah Elçisi’nin, seferde askerleri iki bölüğe ayırıp her bölüğe bir rek‘at kıldırdığını, böylece askerlerin birer rek‘at, kendisinin ise iki rek‘at kıldığını söyleyen İmam Ahmed ibn Hanbel (Müsned: 3/298. Bu hadîs, Nesâ’î, Salâtu’l-havf’te de vardır: h. 17), korku namazı hakkında rivayet edilen hadîslerin hepsiyle amel edilebileceği kanısındadır (Mehâsinu’t-Te’vîl: 5/1524).

Korku namazının, bu şekilde bir imam arkasında kılın-ma­sının, Allah Elçisi’ne mahsus olduğunu, ondan sonra kaldırıldığını söyleyenler de varsa da âyetin neshedildiğine dair bir delil yoktur. Allah’ın Elçisi’nden sonra gelen halîfeleri, ondan feyz alan din bilginleri de onun yerine geçer, korku namazı yine böyle kılınabilir.

Dediğimiz gibi bu şekilde namaz, korku ve tehlikenin fazla olmadığı zamanlarda kılınır. Ve herkes, büyük hüsni zan beslenen bir insanın arkasında namaz kılmak isterse böyle yapılır. Şayet her bölük kendi bulunduğu yerde, ayrı ayrı imamlar arkasında kılacak olursa buna lüzum kalmaz. Bu, ancak velî olduğuna inanılan, büyük hüsni zan beslenen muh-terem bir zatın arkasında bütün cemâat namaz kılma arzusunu gösterdiği zaman uygulanacak bir yöntemdir. Şayet böyle namaz kılmak tehlikeli olursa îmâ ile kılınır. Abdullah ibn Ömer şöyle demiş: “Korku fazla ise o zaman binek üzerinde, ya da yürüyerek namaz kıl, rükû‘ ve sücûdu başını eğerek yap.” (Müslim, Salâtu’l-musâfirîn: b. 57, h. 305-306)

Korku namazında namaz kılanların, silâhlarını üstlerinde bu­lundurmaları emredilmektedir. Bu, ihtiyâtî bir tedbirdir. Çünkü silâh bırakılırsa tekrar toparlanıp silâhı almak, zaman kaybettirir, bu da düşmana zaman kazandırır. Düşmana saldırı fırsatı bulacak zaman bırakmamak için silâhın, askerin üzerinde bulundurulması emredil­miştir.

Fakat yağmur, hastalık gibi nedenlerle silâhın taşınması çok güç olur, yağmur vurmakla silâhın bozulması tehlikesi bulunursa o zaman silâh hemen yanına bırakılabilir. Ama daima uyanık bulunmak ve düşmana gafil avlanmamak gerekir.

Hâzin’in rivayetine göre âyetler şu münâsebetle inmiştir: Allah’ın Elçisi, ahsâbıyla birlikte ‘Usfân’a (‘Usfân, Mekke’ye 50 km. mesafede bir kasabadır. Cuhfe ile Mekke arasındadır (Mu‘cemu’l-buldân: 3/673)) geldi. Önlerinde de Hâlid ibnu’l-Velîd komutasında müşrik ordusu vardı. Allah’ın Elçisi, öğle namazını kıldırdı. Öğle namazı esnasında müslümanlara saldırma fırsatını kaçırmış olan müşrikler, ikindi namazı esnasında saldırmayı tasarladılar. Bunun üzerine öğle ile ikindi arasında bu âyetler indi. Allah’ın Elçisi de âyetin tanımladığı şekilde ikindi namazını kıldırdı (et-Tefsîru’l-hadîs: 9/155).

(devamı yarın..)