GERÇEKLER, BİD’ATLER
Cuma, 07 Temmuz 2017 00:00

GERÇEKLER, BİD’ATLER*

Süleyman Bey, izninizle size emin olmadığım bir kaç soru sormak istiyorum.

1. Ramazan orucumu tutmaya yaklaşık 4 sene önce başladım. Daha önce sağlıklı olduğum halde tembelliğimden dolayı dayanamam deyip hiç tutmadım. Yüce Allah izin verirse ve ömrüm yeterse kaza oruçlarımın hepsini tutmak ve oruç borçlarımı ödemek istiyorum. Size sorum, her sene için tutmadığım 30 günlük ramazan kaza orucumu aralıksız her gün 30 gün boyunca mı tutmam gerekiyor yoksa istediğim günlerde parça parça tutarak tamamlayabilir miyim?

2. Annemin de tutmadığı kaza oruçları olmuş. O zaman sağlıklıymış fakat şimdi sağlığı oruç tutmaya pek uygun değil. Kaza oruçlarını günlük oruç kefareti ödeyerek tamamlayabilir mi?

3. Yapılmakta olan meselâ bir okula gücüm yettiğince maddi destek verirsem ben, Annem, Babam, kardeşlerim ve sevabını bağışlayacağım diğer insanlar da okul tamamlandıktan sonra, okuyan her öğrencinin sevabını hem hayattayken hem de öldükten sonra alır mıyız? ...

Cevap: Öyle önyargılarla şartlanılmış ki sorduğunuz şeylerin, Peygamber'in getirdiği İslâm ile ilgisi yok. Bir kere din para ile satın alınacak bir şey değildir. Bir kişi bile bile oruç tutmamış ise onun kazası veya kefareti diye bir şey yoktur. Çünkü bile bile orucunu tutmayan insan, nüfus kâğıdı Müslümanı olsa bile eylemli Müslüman değildir. Ne zaman ki orucunu tutmaya başladı, işte o zaman Kültür İslâm’ından eylemli İslâm'a geçti. Onun durumu, tıpkı yeni Müslüman olmuş insanın durumuna benzer. Yeni İslâm'a girenlerden, daha önceki zamanlardaki ibadetleri istenmez. O, bundan sonra dikkat eder, orucunu tutar, dini görevlerini yapar. Bundan öncesi için de zaten tevbe etmiştir.

İşte sizin durumunuz da aynen öyledir. Daha önce tutmadığınız oruçlar, kılmadığınız namazlar için gönülden tevbe edeceksiniz. Artık onları kaza etmekle uğraşmayacaksınız. İstediğiniz kadar oruç tutun, istediğiniz kadar namaz kılın ama geçmişlerin kazası diye niyetlenmeğe gerek yok. Çünkü Peygamberimiz döneminde böyle bir uygulama olmamıştır.

Anneniz de tutmadığı oruçlar için tevbe edip Allah'tan af dileyecek. Bundan böyle orucunu tutacak, namazını kılacak. Ama isterse istediği kadar fakirlere sadaka verir. O oruçların kefareti olarak değil. Dediğim gibi oruç, namaz ruhu arındırmak için emredilmiş görevlerdir. Yıkanmayan insan, para vermekle yıkanma eylemini yerine getiremez. Sadaka vermek güzeldir ama her oruç tutmayan, oruç yerine sadaka vermeğe kalkarsa o zaman bu dini görevler sadece yoksullara özgü olur; zenginler sadaka ile görevden kurtulurlar. Ne güzel(!) Olmaz öyle şey. Sonradan ortaya atılmış bu tür düşünceler İslâm'ın ruhuna uymaz. Tevbe ediniz ve bundan böyle dinin yüklediği görevleri eksiksiz yerine getirmeğe çalışınız. Ama okula, yoksullara yardım etmeniz elbette sevap hanenize yazılır. O ayrı bir konu ama yardım etmekle oruç mükellefiyetinden kurtulamazsınız. Tabii o iş Allah'a bağlıdır. Allah dilerse kulunun tüm hatâlarını bağışlar. Kimse Allah'ın vekili değildir. Biz sadece dinin yazılı hükümlerini anlatmaya çalışıyoruz yoksa Allah ile kul arasında aracı değiliz.

 

*yazı arşivden alınmıştır