KORUYUCULAR (3) |
Perşembe, 27 Aralık 2018 00:00 | |||
KORUYUCULAR (3)(...dünden devam) Merhum Mehmet Âkif bu konuyu şöyle şiirleştirmiş: Kader deyince ne anlardı, dinle bak ashâb: Ebû Ubeyde’ye imdâda eylemişti şitâb, Maiyyetindeki askerle bir zaman Fârûk. – Tereddüdetme sakın, çünkü vak‘a pek mevsuk – Tarîk-ı Şâm’ı tutup doğru “Surğ”a indi Ömer. Ebû Ubeyde hemen koştu almasıyla haber. Halîfe Hz. Serdâr’a: “Nerdedir ordu? Ne yaptınız? Yapacak şey nedir?” deyip sordu. Ebû Ubeyde: “Vebâ var!” deyince, askerde; Tevâbi‘iyle Ömer durdu, kalkacak yerde. “Vebâya karşı gidilmek mi, gitmemek mi iyi?” Muhâcirîn-i kirâmın soruldu hep re’yi. Bu zümreden kimi: “Maksat mühim, gidilmeli” der; “Hayır, bu tehlikedir” der, kalan muhâcirler. Halîfe böyle muhâlif görünce efkârı; Çağırdı: aynı tereddüdde buldu ensârı. Dağıttı hepsini lâkin sıkıldı... Artık ona, Muhâcirîn-i Kureyş’in müsin[1] olanlarına Mürâcaat yolu kalmıştı; sordu onlara da. Bu fırka işte bilâ kayd-u ihtilâf orada: “Vebâya karşı gidilmek hatâ olur”, dediler; “Yarın dönün” diye ashâba emri verdi Ömer. Alâ’s-seher düzülürken cemâatiyle yola, Ebû Ubeyde çıkıp: “Yâ Ömer, uğurlar ola! Firarınız kaderullah’tan mıdır şimdi?” Demez mi, Hz. Fârûk döndü: “Doğru” dedi, “Şu var ki bir kaderullahtan kaçarken biz, Koşup öbür kaderullaha doğru gitmedeyiz. Zemîni otlu da etrafı taşlı bir derenin içinde olsa deven yâ Ebâ Ubeyde, senin; Tutup da onları yalçın bayırda sektirsen, Ya öyle yapmayarak otlu semte çektirsen, Düşün: Kaderle değildir şu yaptığın da nedir?” Ömer bu sözde iken İbn Avf olur zâhir, Hemen rivâyete başlar hadîs-i tâ‘ûn’u. Ebû Ubeyde tabii susar, duyunca bunu. Muhâcirîn-i Kureyş’in, kibâr-ı Ashâbın, Şerîatin koca bir rüknü: İbn Hattâb’ın; Kader denince ne anlardı hepsi, anladın a!.. Utanmadan kalkışma Hakk’a bühtâna! (Safahât, s. 260-271) Görülüyor ki Peygamber’in söylediği ileri sürülen, hastalığın bulaşmayacağı hakkındaki söz, gerçekte onun sözü değildir. İnsanlar, kendi düşüncelerine geçerlilik kazandırmak için, sözlerini Peygamber’e dayandırmışlardır.
|