HZ. MEVLÂNÂ SÖYLEŞİSİ (3)

Hz. Mevlânâ, Kur’ân’a ve Hz. Peygamber’e bağlılığını şöyle vurguluyor:

Men bende-i Kur'ânem eğer can dârem

Men hâk-i reh-i Muhammed Muhtârem

Eger nakl kuned cuz iyn kes ez güftârem

Bîzârem ez o, ve zi an suhan bîzârem

Ben can taşıdıkça Kur’ân’ın kulu, kölesiyim.

Ben seçilmiş Muhammed’in yolunun tozu toprağıyım.

Şayet biri benden, bundan başka, buna ters bir söz aktarırsa

Ben o kimseden de, o sözden de bîzarım.

 

Mâ sâye-i Hodâyîm ve ez nûr-i Mustafayîm

Dürr-i girân-bahâîm ender sadef çekîde

Herkes be çeşm-i sûret mârâ koca şinased

Mâ nûr-i Kibriyaîm der âb u kil

 Biz yüce Tanrı’nın gölgesiyiz ve Mustafa’nın nurunun yankısıyız.

Sedefin içine damlamış çok değerli bir inciyiz.

İnsanlar baş gözüyle bizi nasıl görüp tanıyabilir ki?

Biz Ulu Tanrı’nın, su ve çamur içinde bulunan ışığıyız

 

Akl kurban kun be pîş-i Mustafâ

'Hasbiyellah' gû ki Allahumme kefâ

Dest-râ ender Ehad-u Ahmed bi-zen

Ey birader! vâre ez Bûcehl-i ten

 Akıl Muhammed Mustafa’nın önünde kurban olsun

“Allah bana yeter” de, Allah sana yeter.

Kardeşim Tek olan Allah’a ve Hz. Ahmed (Muhammed Mustafa)ya el ver (onlara sıkıca yapış) ki ten Ebucehlinin elinden kurtulasın

 

‘Işk-est tarîk-i râh-ı Peyğamber-i mâ

Mâ zâde-i ışkîm , ‘ışk-est mâder-i mâ

Bizim Peygamberimiz' in yolu aşktır

Biz aşk oğluyuz, anamız aşktır.

 

Merhamet kun , hâk-i pâyet rûy-i Monla rûz-u şeb

Ahmed-ü Mahmûd Ebul-Kasım Muhammed Mustafa

Ey Ebul-Kasim Muhammed Mustafa, senin ayağının tozu olan Molla (Celâleddin-i Rûmî) ye merhamet eyle, ona acı, onu yalnız bırakma!


İmrûz her koca ki neşâtest-u zevk-u şevk

Âsâr-ı fazl-i vücûd-u kemal-i Ahmedest

 Bugün nerede şadlık, şenlik varsa hep Hz. Ahmed Muhammed Mustafa’nın yüce olgunluğunun eseridir.

 

Ya Habîballah Resul-i hakk-ı yektâ tuyi

Ber guzîn-i zül-celal, pâk-u bîhemta tuyi

Nazenîn-i Hazret-i Hak sadr-u bedr-i kâinat

Nûr-i çeşm-i enbiyâ, çeşm-i cerâğ-i mâ tuyi

Ey Allah sevgilisi, Hakk’ın biricik elçisi sensin!

Yüce Tanrı’nın seçkini, tertemiz, eşsiz kul sensin?

Yüce Hakk’ın nazlısı, evren ayının başı

Peygamberlerin göz nuru, çıramızın ışığı sensin.

 

Ya Resulallah tu dânî ümmetânet âcizet

Rehnüma-yi âcizân bî ser-u bî pâ tuyi

Ey Allah elçisi, sen ümmetinin aciz olduğunu bilirsin.

Başsız, ayaksız acizlerin yol göstericisi sensin!

 

Şems-i Tebrîzî ki dâred na’t-ı peygamber zi-ber

Mustafâ-vü mücteba an seyyid-i a'la tuyi

Şems-i Tebrîzî, Peygamber’in na’tını (vasıflarını) yüceltir. Özenle seçilmiş olan o yüce Efendi sensin!

 

Yek dehân hâhem be pehnâ-yi felek

Tâ bi gûyem vasf-ı an reşk-i melek

Gökler kadar geniş bir ağız isterim ki

O, meleklerin bile kıskandığı güzeli anlatayım!

 

Bâ Muhammed bûd aşk-ı pâk cuft

Behr-i aşk-ı ûrâ Hudâ levlâk goft

Müntehî der ‘ışk-ı û çun bûd ferd

Pes mer urâ zi enbiyâ tahsis kerd

Hasılı Muhammed ile tertemiz aşk çift olup tamamlandığı için, Tanrı onun hakkında “Sen olmasaydın (bu felekleri yaratmazdım)” dedi.

O aşkta tek olduğu (hiç kimse aşk hususunda ona yetişemediği için) Peygamberler arasında o aşkın imamı oldu.

 

Goft Tûbâ men raâni Mustafâ

Vellezî bî basar limen vechî raâ

Çün çerâğı nûr-i şem’ râ keşîd

Her ki dîde ûrâ yakıyn an şem' dîd

Mustafa beni görene ne mutlu dedi. Çünkü bir mumdan yanan çırayı gören kimse kesin olarak o mumun kendisini görmüş olur. (Mevlana Celaleddin (ks), Mesnevi ve Rubailer' den)

 

Hazretlere iftiradan Allah’a sığınmalı

Hüseyin Can adlı bir okurum, “Hacı Bektaş-ı Veli ve Mevlânâ’nın 5 vakit namaz kılmadığı, ramazanda oruç tutmadığı biliniyor.” Savında bulunuyor ve buna bir yorum getirmemi istiyor.

Ömürlerini ibadetle geçirmiş, bu sayede yücelmiş, Hakk'a ermiş insanları namaz kılmamakla suçlamak iftiranın en iğrencidir. Allah'a sığınırım bu tür iftirayı üretenlerden. Hacı Bektâş-ı Velî, Horasan’dan Anadolu’ya gelmiş, Peygamber Sünnetine göre yaşamış, Ahmed Yesevî yolunda bir Hak eridir. Ama bugün Bektâşî diye bilinen tarîkatin, gerçekte Hacı Bektâş ile bir ilgisi yoktur. Hacı Bektâş’ın eserleri ortada. Bu eserlerde dine, sünnete aykırı hiçbir şey mevcut değildir. Yunus Hacı Bektaş’ın öğrencisinin öğrencisidir. Hacı Bektaş; Mevlânâ, Taptuk Emre, Yunus Emre. Bunlar dinin ruhunu yaşayan, nefsin kaprislerini kırıp yücelmiş mana erleridir. 

(devamı yarın...)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş