RAMAZAN ORUCU ÜÇ YAHUT ON GÜN MÜYMÜŞ? (2) PDF 
Pazar, 23 Eylül 2018 00:00

RAMAZAN ORUCU ÜÇ YAHUT ON GÜN MÜYMÜŞ? (2)

(...dünden devam)

" Uykuda oldukları halde sen onları uyanıklar sanırsın onları (uykuda) sağa sola çeviririz. Köpekleri de girişte iki kolunu (ön ayaklarını) uzatmış vaziyettedir. Onların durumunu görseydin, mutlaka onlardan dönüp kaçardın. Ve onlardan içine korku dolardı. Yine böyle onları dirilttik ki, kendi aralarında (birbirlerine) sorsunlar: İçlerinden biri: 'Ne kadar kaldınız?' dedi. 'Bir gün, ya da günün bir parçası (kadar kaldık).' dediler. (Fakat işin içyüzünü iyice bilmediklerinden her şeyi en iyi bilenin Allâh olduğunu ifade ettiler): 'Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir', dediler,…" (Kehf: 18-19)

Bu âyetlerde yıllarca uyuduktan sonra uyanan Mağara adamla­rı­nın, uzun süren uyuma süreçlerini bir gün ya da yarım gün kadar kısa sandıkları anlatılmaktadır.

" Yahut şu kimse gibisini (görmedin mi) ki, duvarları, çatıları üstüne yığılmış (alt üst olmuş) ıssız bir kasabaya uğramıştı; 'Allâh, bunu böyle öldükten sonra nasıl diriltecek?' demişti. Allâh da kendisini yüz sene öldürüp sonra diriltti. 'Ne kadar kaldın?' dedi. 'Bir gün, ya da bir günün birâzı kadar kaldım' dedi. (Allâh) 'Hayır, dedi, yüz yıl kaldın. Yiyecek ve içeceğine bak, bozulmamış. Eşeğine bak, seni insanlar için bir ibret kılalım diye (böyle yaptık). Kemiklere bak, nasıl onları birbiri üstüne koyuyor, sonra onlara et giydiriyoruz!' Bu işler ona açıkça belli olunca: 'Allâh'ın her şeye kâdir olduğunu biliyorum.' dedi." (Bakara: 259)

Bu âyette Allah'ın kudretini görünce derhal hakkı kabul eden mü'min bir kişi canlandırılmaktadır. Bu adam, yıkılmış, harab olmuş bir şehrin yanından geçerken ümitsizliğe düşer, kendi kendine "Acaba Allah bunları nasıl diriltir?" der. Allah'ın yaratmasından şüphe ettiğinden değil, fakat bü­yük umutsuzluk ve esef içinde bulunduğundan, şaşkınlık içine düştüğün­den dolayı böyle söyler, düşünür ve uykuya dalar. Uykuda iken Allah onun ruhunu alır, yüz yıl böyle kalır. Sonra tekrar onu diriltir. Adam, uyuyup biraz sonra uyandığını sanır. Kendisine gizliden bir ses "Ne kadar kaldın?" diye sorar. O da bir gün, ya da günün birkaç saati kadar bir süre böyle kaldığını söyler. Kendisine, yüz yıl o şekilde kaldığı, yiyecek ve içeceğinin bozulmadığı, fakat merkebinin dağılmış kemik haline geldiği, Allah'ın kudretini göstermek ve insanlara bir ibret bırakmak için merkebinin, onun gözleri önünde diriltileceği söylenir. Allah'ın iradesiyle kemikler bir araya gelip birbirine eklenir, eklenen kemikler üzerine et giydirilir, içine ruh üflenir ve merkep dirilip kalkar. Allah'ın bu yüce kudretini gören adam: "Allah'ın her şeyi yapabileceğini biliyorum" der.

İşte bu âyetlerde insanların yüz yıllık bir süreyi bir gün, ya da yarım gün kadar sandıkları canlı bir misalle anlatılmaktadır. Yani koca yüz yıllık bir süre, bir gün, ya da yarım gün kadar kısa gelmektedir. İşte bir aylık Ramazan süresinin de birkaç günden ibaret olduğu anlatılmaktadır. Koca bir ömür yarım gün kadar kısa geldikten sonra 30 günlük bir sürenin Eyyâmen ma'dûdat (sayılı birkaç gün)den ibaret olarak tanımlanması gayet doğaldır.

Kur'an oruçla ilgili sayılı günlerin Ramazan ayı olduğunu açıklamıştır. Bunun lâmı cîmi yok. Ama tutmak istemeyenler bahane aramaya kalkmasınlar. Bunlar Adnan Oktarvari yorumlardır. Zamanın mehdileri(!)nden başka ne beklenir ki...

***

.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş