NAKŞİBEND HZ.LERİNİN VİRDİ (5)
Pazartesi, 20 Ağustos 2018 00:00

NAKŞİBEND HZ.LERİNİN VİRDİ (5)

(...dünden devam)

Allahım! İlmimizi, nurumuzu, hâlimizi artır, bize açık ve gizli nimetler ver. Dînimiz(in korunması) hususunda Allah bize yeter, dünya (geçimi)miz hususunda da Allah bize yeter. Tasasını çektirdiği hususlarda da kerim Allah bize yeter. Bize haksızlıkla saldıranlara karşı halîm (aceleci olmayan, öfkeye kapılmayan, fakat öc almaya) kādir Allah bize yeter. Ölüm ânında, rahmeti bol Allah, bize yeter. Kabirdeki sorgu sırasında şefkatli Allah bize yeter. (Hesap sırasında çok cömert Allah bize yeter.)[1] (Amel­lerimizin tartılacağı) mîzân sırasında çok lütufkâr Allah bize yeter. Sırât(tan geçiş) sırasında, kudretli Allah bize yeter. Allah, bana yeter, O’ndan başka tanrı yoktur. O’na tevekkül ettim, O, Büyük Arş'ın sahibidir.

Merhaba mutlu sabah, merhaba taze gün, merhaba yeni vakit, merhaba (ibâdetle meşgul olduğum) mutlu saat, merhaba yolda olan ve yanımızda bulunan (dostlar)! Yâ Rabbi! (Bugünde) söyleye­ceğimiz sözleri bizim lehimize yaz. Övülen, şanı yüce, ulu, seven (sevilen), herşeyi kuşatan, yaratıkları hakkında dilediğini yapan, insana şah damarından daha yakın olan Allah’ın adı ile başlarım. Allah’a inanarak, O’nun huzuruna çıkmayı kabul ve tasdik ederek, O’nun birliğini gösteren kanıtları kabullenerek, tanrılıkta Allah’tan başka­sını inkâr ederek, Allah’a dayanarak sabaha girdik. Allah’ı tanık tutarım, O’nun meleklerini, peygam­berlerini, arşını taşıyan(melek)leri de tanık tutarım ki, O, kendisinden başka tanrı olmayan Allah’tır. Birdir, ortağı yoktur. Yine tanıklık ederiz ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir. Cennet haktır, Cehennem haktır, (Muhammed Aleyhisselâma verilecek olan) Havuz haktır, şefâat haktır, (kabirde sorgu melekleri olan) Münker ve Nekîr haktır, va‘din haktır, kıyâmet kopacaktır; bunda aslâ şüphe yoktur. Allah kabirlerde olanları diriltecektir. Biz bu inanç üzerine yaşarız, bu inanç üzerine ölürüz ve yarın (kıyâmet günü) yine bu inanç üzerine haşrolunur (Mahşere bu ikrâr üzere götürülürüz) ve inşâallah azap görmeyiz.

Allahım! Biz nefislerimize zulmettik, bizim büyük ve küçük günahlarımızı bağışla. Çünkü ikisini de senden başka bağışlayacak yoktur. Bizi ahlâkın en güzeline ilet, senden başka ahlâkın en gü­zeline iletecek yoktur. Allahım! Buyur! Emrinde ve hizmetindeyim. Bütün hayır, senin ellerindedir. Senden mağfiret diler, sana tevbe ederiz. Allahım! Gönderdiğin her Resule inandık. Allahım! İndirdiğin her kitaba inandık, hepsini tasdik ettik. Allahım! Yüzlerimize tarafından utanma, gönüllerimize sevinç doldur!

Allahım! Bizi cömert, gözü tok yap; bizi cimri, (hak ve batılı ayırd etmez) bir kör, şunu bunu çekiştiren gammaz, kibirli, bozguncu yapma. Allahım! Oburluktan, kabalıktan, kibir ve inattan, dar ge­çimden, (kötü) zandan, şaraptan, oyundan, şir­ret­likten, riyâdan, korkunç güçlüklerden (zor sınavlardan, belâ­lardan), sıkıntı içinde yaşamaktan sana sığınırız.

Allahım! Bu günümüzün başını salâh (ibâdetle geçirilmiş, bozukluklardan uzak), ortasını felâh (umulan şeylere erme), sonunu necâh (başarı) kıl. Allahım! Bu günümüzün önünü rahmet, ortasını zehâdet (fazla maldan, dünyadan yüz çevirme), sonunu tekrime (hayır ve ikrâm) eyle. Allahım! Bize huzurlu geçim, mutlu ömür, orta derecede rızık ihsan eyle. Allahım! Affınla bizim günahımızdan geç, fazlınla bize halîm ol (bizi cezalandırma)! Allahım! Seni eksikliklerden tenzih ve sana hamd ederim. Ben, sana övgü sayamam (seni övecek kelime bulmaktan âcizim). Sen, kendini övdüğün gibisin. Senin yanında bulunan (senin koruduğun) kimse, azîz olur. Övgün yücedir. Senin askerin yenilmez. Senin va‘din şaşmaz (kullarına verdiğin sözü mutlaka yerine getirirsin). Senden başka tanrı yoktur. Sen, eksikliklerden yücesin, biz sana yaraşır biçimde ibâdet edemedik ey Ma‘bûd! Sen, eksikliklerden yücesin. Biz, sana yaraşır biçimde seni bilemedik ey Ma‘rûf (bilinen)! Sen eksikliklerden yücesin. Biz seni, sana yaraşır biçimde zikredemedik ey Mezkûr (zikredilmiş)! Sen eksikliklerden yücesin. Biz sana yaraşır biçimde sana şükredemedik ey Meşkûr (şükredilmiş)!

Allahım! Verdiğin nimetlere şükretmeyi bize ilham eyle. Zira sen, kudret sıfatları, yaratıkların sıfatlarından yüce olan Allahsın! Mârûş'u (gizli bozguncuları, şeytanları) yarattığın zaman hiç kimse hazır bulunmadı. (Bunları sen tek başına yarattın). Günahları yarattığın zaman sana benzer hiçbir varlık sana engel olmadı. (Çün­kü senin hiçbir zaman benzerin, ortağın olmamıştır.) Allahım! (Senin sevginle) Yaşarmayan gözden, (senden) korkmayan, sana saygı duymayan kalbden, (faydasız ilimden, doymayan nefisten, kabul edilmeyen duâdan)[2] ev âletlerini (hâcet­lerini) isteyenlere vermeyenlerden sana sığınırız.

Allahım! Bize sırlarını öğret, bize nurunun elbiselerini giydir, bizi letâif (latîfeler, insanın ruhsal makamları) denizine daldır, üzerimize bol ma’nevî bilgiler dök. Ey nurların nuru (âlemdeki nurları ortaya çıkaran, nuruyla öteki nurları gösteren)! Ey Latîf (lütufkâr, yoğunluğu olmayan)! Ey (kusurları) örtücü, senden, peygamberlerin lâmbası, velîlerin güneşi, sâfîlerin Ay’ı, ins ü cinnin güneşi, doğuş ve batış yerlerinin ışığı olan efendimiz Muhammed’e salât etmeni (onun dünya ve âhiret makamını yükseltmeni), bizim vücudumuzu da irfanın (ma‘nevî bilginin) doruğuna ulaştırmanı, kalbimizi ihsan derecesine yerleştirmeni (bizi, seni görür gibi sana kulluk etme olgunluğuna ulaştırmanı) senden niyaz ederiz. Ey Allah, ey (kendi kendisiyle görünen ve başka varlıkları da kendisi gösteren) nur, ey vâsi (mağfireti geniş), ey ğafûr (çok bağışlayan), ey buyruğuyla göklerin yapıldığı, kudretiyle yerin yuvarlatıldığı, hikmetiyle dağların dikildiği, fazl-ü keremiyle Ay ve Güneş'in aydınlatıldığı, yıldızların, Ay ve Güneş'in, ışıklarını kendisinden aldığı, uçsuz bucaksız göklerdeki cisimleri hareket ettiren ismin yüzüsuyu hürmetine senden,(bizi her türlü kötülüklerden) koruyacak bir kale içinde (senin himâyen altında)bulundurmanı, bize (yolumuzu) aydınlatacak, çakışı, az daha gözleri alacak derecede parlak bir nur vermeni niyaz ediyoruz.

Geceyi ve gündüzü birbirine çeviren, götürüp getiren Al­lah’tır. Şüphesiz bunda basîret sahipleri için ibret vardır. Tâ Sîn Mîm (yüzüsuyu hürmetine dileğimizi kabul buyur). Oyun (çalgı âletle­rinden, yalan ve butlandan, haramdan, hile ve tuzaktan, kin ve hasetten, susuz kalmaktan (sıkıntıya uğramaktan), kötülerin tuzağına düşmekten, gece ve gündüzün kötü olaylarından, insanların ve cinlerin şerrinden yüce, ulu Allah’a sığınırız.



[1]. Parantez içindeki cümle, Hâdimî’nin şerhinde yok; fakat diğer nüshalarda vardır.

[2]. Parantez içindeki cümle, asıl nüshada ve şerhde yoktur, başka bir nüshadan alınmıştır.

 

(devamı Bayram yazılarından sonra..)