NECM SURESİ HAKKINDA (1) PDF 
Pazartesi, 06 Ağustos 2018 00:00

NECM SURESİ HAKKINDA (1)

Hocam Allah'ın selamı üzerinize olsun,Necm Suresi 1. Ayet.

 

Âyet Meâli: Kaybolduğu zaman yıldıza andolsun.

53/NECM Suresi 2. âyet 
Âyet Meâli: Sahibiniz dalâlete düşmedi ve azmadı.

53/NECM Suresi 3. âyet 
Âyet Meâli: Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.

53/NECM Suresi 4. âyet 
Âyet Meâli: (O’nun söyledikleri), sadece O’na vahyolunan vahiydir.

Heva kelimesinin Arapça karşılığı incelendiğinde; çöküş((bir yapının) (aşağıya) veya yere düşmesine, (veya bir kişinin) yıkılmasına), ölmek anlamları vardır.

                                    

Bu anlam çerçevesinde ayetin anlamı “ölen yıldıza veya çöken yıldıza and olsun” şeklinde olur mu? Saygılar. ..

 

Cevap: Kanaatime göre sizin verdiğiniz mana âyetin bağlamına uymaz. Cansız kabul edilen yıldız için öldü anlamı uygun düşmez. Sizin bu yorumlarla nereye varmak istediğinizi bilemem. Yüce Kur'ân'ın Çağdaş Tefsirinde âyete yaptığım açıklama aşağıdadır. Selamlar

Rahmân ve Rahîm Allâh'ın adıyla. 1- Aşağı kayan yıldıza andolsun ki: 2- Arkadaşınız sapmadı, azmadı. 3- O hevâ'dan konuşmaz. 4- O(nun okuduğu Kur’ân) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir.

Birinci âyette üzerine yemîn edilen en-necm birkaç anlama gelir: Yıldız; ülker yıldızı; Zühre yıldızı; azar azar verilen şeyin her bölümü; ayrı ayrı zamanlarda gelen şey. Kur’ân ayrı ayrı zamanlarda parça parça indiği için her vakitte inen parçasına necm denilir; köksüz ot; kırkdokuzuncu âyette anılan Şi'râ yıldızı.

"هَو'ى heva" yıldızın yukarıdan aşağı düşmesi, kayması,batması anlamınadır. Bunun yıldız doğdu anlamına geldiğini söyleyenler varsa da genellikle yıldız kaydı anlamı daha doğru kabul edilmektedir (Fethu'l-Kadîr: 5/104-105; et-Teshîl li Ulûmi't-Tenzîl: 4/75; Hak Dini: 6/4569.). Yüce Allah burada yıldızın fişek gibi süzülüp kaymasına yemin ederek Hz. Muhammed(s.a.v.)in sapmadığını, doğru yoldan ayrılmadığını, havadan konuşmadığını, söylediği sözlerin (yani kendisine gelen vahiylerin), büyük güçlere sâhip, düzgün, güzel bir melek tarafından kendisine öğretildiğini; önce yüksek ufukta görünen o meleğin, aşağı sarkarak Hz. Muhammed'e, iki yay uzunluğu kadar bir mesafe kalıncaya dek yaklaştığını; kuluna vahyettiğini; Hz. Muhammed'in gözünün, gördüğü şeyde aslâ yanılmadığını; onu gerçekten gördüğünü; onu başka bir kere de barınmağa değer bahçenin yanında bulunduğu Sidretu'l-Müntehâ'nın yanında görmüş olduğunu; o zaman Sidre'nin, acayip şeylerle kaplı bulunduğunu bildiriyor ve âyetlerin sonunda Muhammed'in gözünün yanılmadığını, Rabbinin büyük âyetlerini, harika şeyleri gördüğünü vurguluyor.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş