TORPİL HARAM MI, DEĞİL Mİ?
Cuma, 11 Mayıs 2018 00:00

TORPİL HARAM MI, DEĞİL Mİ?*

Hocam çok net bir soru soruyorum size: Torpil haram mı? Evet ya da hayır cevabını çok net olarak almak istiyorum. Meselâ çok dindar olduğu bilinen hatta sakallı bir milletvekili devamlı kendi ailesi, akrabaları dost ve yakınları için torpil yapıyor. Onları kamu ku­rumuna yerleştiriyor. Onların tayinini yapıyor. İhale almalarında aracılık ediyor; yüksek makamlara gelmesi için çaba harcıyor. Bu günah mı değil mi? O makamları, o işleri, o ihaleleri hak eden insanların alması gerek­miyor mu? Birkaç kişi ile tartıştım. Bunun günah değil, aksine sevap ol­duğunu söylüyor; akrabaya yardım ve iyilik görevimizdir, diyor. Bunun açıklaması nedir hocam? Bu iyilik midir? Akrabaya iyilik olabilir ama ya akraba olmayanlar için? Ve bu işler yapılınca bu adam Müslüman mı, temiz mi diye hiç sorulmuyor. Meselâ benim bir arkadaşım bir kamu kurumuna girecek, çocuk çok iyi İngilizce biliyor. İşinde çok iyi. Ve çok temiz, günde 5 vakit namazını kılıyor. Ama işe o girmedi, mesleki olarak yetersiz ve İngilizce sınavında barajı geçemeyen bir bayan girdi. Şimdi bu olur mu?

Hocam ben bunları görünce kendine Müslüman diyen insanlardan özellikle siyasetteki sözde Müslümanlardan tiksiniyorum. Bir bekçi hem de üçkâğıtçı bir bekçi açık öğretimden 2 yıllık mezuniyet alıyor ve o daire başkanı yapılıyor. Benim vicdanım kabul etmiyor bunları ve bana göre burada hak hukuk çiğneniyor. Ama Müslüman olduğunu söyleyen, namaz kılan, hacca giden insanlar için bu hak hukuk çiğneme değil, insanlara yardım. Hocam çok net soruyorum. Çok net cevap istiyorum: Torpil haram mı değil mi? Saygılarımla...

Cevap: Adaleti saptıracak, başkasının hakkına engel olacak bi­çim­de torpil yapmak, adam kayırmak haramdır, en büyük günahlardan biridir. Zaten toplumun bu hale düşmesinin temel sebebi, bizdeki torpil, adam kayırmadır. Bakın size bir örnek vereyim. Mahzum kabilesinin ileri gelen ailesine mensup bir kadın hırsızlık etmiş ve yakalanmıştı. Yasaya göre suçu sabit olan bu kadının elinin kesilmesi gerekirdi. Peygam­berimiz, bu kadının elinin kesilmesine karar verdi. Toplumun eşraf takımı, böyle bir cezanın, şerefli bir ailenin kızına uygulanmasını kabul edemiyordu. Ce­zanın kaldırılması için aracılar göndermek istediler. Peygamber'in çok sevdiği genç Üsame'yi aracı yaptılar. Üsame durumu anlatıp Allah Elçi­sinden bu cezanın, bu eşraf kadınına uygulanmamasını istedi. Peygam­berimizin cevabı gayet sert ve net idi:

‒ Sen Allah'ın bir hükmünü uygulamamam konusunda bana şefaat mi ediyorsun? Allah'a andolsun ki Muhammed'in kızı Fatıma da çalsa, onun elini keserim!

Kur'ân, akrabanızın, ana babanızın, hattâ kendi canınızın aleyhi­ne de olsa doğruluktan, adaletten ayrılmayınız" buyurmaktadır.

Daha ehil (yetkili) biri varken yeteneksiz birini, hak etmediği bir mevkie getirmeğe çalışmak haramın tâ kendisidir. Bu haramı işlemenin kötülüğü bireysel değil, kamusaldır. Yapılan bu kötülük bütün toplumu bozar, hakkının yenildiğini gören insanlar kırılır, yapanlara bedduâ eder, içten içe söverler. Huzursuzluk yayılır. Allah da birbirini sevmeyen insanları başarıya ulaştırmaz. İşte adam kayırmak, torpil, rüşvet toplumu çürütür. Bundan dolayı Peygamberimiz: "Emanet zayi olduğu zaman kı­yameti gözetleyiniz!" buyurmuştur. İşlerin ehil olmayanların eline geç­mesi, emanetin zayi olması demektir. Peygamberimiz böyle buyur­muştur.

Ne demek torpil, rüşvet yahu! Allah'ın huzurunda bile adam ka­yırma yani şefaat yoktur. Çünkü şefaat (aracılık) adaleti saptırır, yetersiz kimselerin önemli mevkilere gelmesine neden olur. Haklar yenilir. Bir kişinin veya birkaç kişinin hatırı yapılır ama bütün toplumun gönlü kırılır.

Siyaset adamlarının görevi adam kayırmak değil kanun yapmak ve yasaların adil biçimde uygulanmasını kontrol etmektir. Oy sevdasıyla yakınlarını, seçmenlerini korumak, durmadan daire daire dolaşıp seçmen­lerine aracılık etmek değildir. Yapmayın bunu sayın milletvekilleri, yap­mayın. Üç kişinin hatırını yapabilirsiniz ama vallahi milleti kırıyorsunuz, incitiyorsunuz. Millet size bunun için oy vermedi. Şunu bilin ki bu dün­yanın ötesi de var.

"Dursun kefi hükmünde terâzûy-i adalet

Havfın var ise Mahkemei Rûzi Cezâ'dan!"

Ziya Paşa bu mısraında diyor ki:

Eğer Kıyamet gününün Mahkemesinden korkun varsa, daima adâlet terazisi, yargı avucunda bulunsun!

 

*yazı arşivden alınmıştır