Zekât, kaza namazı *** Nahl suresi 90 no lu âyet hk.

Zekât, kaza namazı

Sayın Hocam; size iki soru sormak istiyorum:

1-Ev almak için biriktirilen fakat ev almaya yetmeyen, zekât nisabını aşan paranın zekâtı olur mu?

2-Seferi halde iken kılınamayan namaz eve döndüğümüzde kaza edilirken kaç rekât olarak kılınır? Teşekkürler.

Cevap: 1) Evi olmayan, kirada oturan kimsenin, ev almak için biriktirdiği fakat henüz ev alacak miktara ulaşmayan paraya zekât düşmeyeceği kanaatindeyim. Çünkü kişinin evi zorunlu ihtiyaçlardandır. Evi olmayan, para biriktirir. Biriktirilen para normal ev parasını geçtiği takdirde o geçen miktarın nisaptan fazlasına zekât düşer. Ama normal ev parasına zekât düşmez. Şayet adamın oturacağı bir evi varsa o zaman biriktirilen paraya zekât düşer.

2) Yolculukta kazaya kalan namaz, eve dönünce tam kılınır.

 

Nahl suresi 90 no lu âyet hk.

Kıymetli hocam, devamlı okurunuz olarak bugün yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum müsaadelerinizle.

Yer bir manav dükkânı. Müşteriler aldıkları malları tarttırmak için sıraya geçmişler. Önümde bir bayan. Başörtüsü ve pardesüsü eski görünümlü. Yanında İki erkek çocuk, biri beş, öteki biraz daha büyük. Yedi sekiz gibi. Elinde yalnız bir mandalina poşeti var. İçinde biraz Mandalina. Tarttıktan sonra çıkan fiyata baktı. Tartan kişiye - (Kardeş 150 kuruşu geçmesin başka param yok ) dedi. Satıcı tekrar tarttı ve poşetten üç tane mandalinayı çıkarttı, kalanı kadına uzattı. Kadın kasa kuyruğuna girdi.

Beni en etkileyen (Nahl suresinin 90 no lu) âyetidir. Kur’ân-ı Kerîm ve Yüce Meali isimli eserinizde, bu âyet mealini anlattıktan sonra verdiğiniz dip notun sonunda Abdullah İbn Mesut tarafından söylenmiş (- Eğer bundan başka âyet olmasaydı bile bu âyet, Kur’ân’ın her şeyi beyan edici ve âlemlere hidayet ve rahmet olmasına yeterdi.) diyen sözlerini yazmışsınız. Hocam, seneler önce dinlediğim bir Cuma hutbesinde de Kılıç Ali Paşa Camii imamı (merhum) Ethem Hoca bu âyeti açıklarken; (Diyelim ki bir bakkal dükkânınız var. halinden fakir olduğu anlaşılan bir kişi geldi. Sizden iki yüzelli gram şeker istedi. Fakat siz o kişinin daha fazlasına ihtiyacı olduğu halde yoksulluktan dolayı alamadığı kanaatine vardınız. İşte o zaman sizin göreviniz, kanaatinize göre o kişiye ne kadar lazımsa o kadarını ücret almadan vermektir. Göreviniz diyorum, çünkü âyetin başında Allah size bunu emrediyor. Allah’ın emrine uymak da her Müslümanın görevidir.) demişti. Aradan çok uzun seneler geçti ama bu sözleri hala unutmadım. Bir daha da hiçbir yerde Ethem Hoca Efendinin söylediği bu kabil sözleri duymadım. Belki o poşetten üç mandalinayı çıkartan satıcı da duymamıştı. Belki o insanlara bu geçim sıkıntısını yaşattıranlar da duymamıştır. Belki defalarca Hacca, her sene Umreye gidenler de duymamıştır. Çünkü Ethem Hoca öldü.

Cevap: Her şey güzel de siz o bayanın o fakir halini gördüğünüz halde niçin o mandalinaların poşetten çıkarılmasına seyirci kaldınız? Siz niçin o kadının yetmeyen parasını tamamlayıp ona yeteri kadar meyve almadınız? Başkasını eleştirmek kolay da sıra kendine gelince durum değişir mi? Zaten toplumun her bireyi öyle hassas, duyarlı olsa tüm sorunlar çözülür, aç, açıkta kalan olmaz. Selamlar.

 

 

   Copyright @ Süleyman AteÅŸ