KIYAMET ALAMETLERİ (4)
Perşembe, 05 Nisan 2018 00:00

KIYAMET ALAMETLERİ (4)

(...dünden devam)

Elbette rü'yâ, sezgi veya ilhâm ile kendisine, kendi hayatında olacak bazı olaylar hakkında işârî bilgiler verilmiştir ki biz bunlara mu‘cize diyoruz. Ancak bu tür gayb (gizli, gelecek) bilgileri, daha ziyade kendi hayatı ve geleceği hakkındaki olaylarla ilgilidir. Buna bazı Kur’ân âyetlerinde de işaret edilmiştir. Meselâ Peygamber'in hanımlarından birine söy­lediği bir sırrı, o hanımın başkalarına ifşâ etmesinin, Peygam­ber'e bildirilmiş oldu­ğu, Tahrîm: 106/3'de anlatılmaktadır. Yemeğin bereket­lenmesi ve benzeri mu‘ci­zeler ol­muştur. Ama zamanla mu‘cize haberleri abartılmış, bire on ka­tılarak anlatıl­mıştır. Bil­hassa gelecekle ilgili pek çok haber Peygamber'e söyletilmiş­tir ki, Hz. Âişe'nin dediği gibi, geleceği Allah'tan başka kimse bilmez. Özellikle hiçbir alâmeti olmayan Kıyâ­metin zamanı, bütün insanlardan gizlenmiştir. "De ki: ‘Kıyâ­met sâatinin bilgisi Rab­bimin yanındadır, onu, O’ndan başkası açığa çıkaramaz’." (A‘­râf: 39/187) âyeti ve benzerleri, Kıyâmet bilgisinin, yalnız O'nun katında bulunduğunu, başka kimseye verilmediğini belirtmiştir.

Bu âyetlerin ışığı altında, Hz. Peygamber'e bağlanan bazı fitnelerin vukuu ve Kıyâmet alâmetleri hakkında, binlerce yıl sonraki geleceğe ilişkin haberlerin, gerçekte ona âidolmayıp, acıklı olaylar karşısında tesellî arayan insanların kamuoyundan doğduğu anlaşılır. Nitekim Hz. Âişe: "Peygamber'in, yarın ne olacağını bildiğini sanan kimse, Allah'a büyük yalan isnâdetmiş olur. Çünkü yüce Allah: “De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez; ne zaman dirileceklerini de bilmezler.' (Neml: 48/65) buyuru­yor” de­miştir (İbn Kesîr, Tefsîr: 3/373). hadîsi bu lafızla İbn Ebî Hâtim rivâyet etmiştir. Fakat benzeri Buhârî'de vardır, orada Hz. Âişe şöyle demekte­dir: "Kim sana Muhammed Rabbini gördü derse, yalan söylemiştir. Çünkü Allah: ‘Göz­ler O'nu görmez' (En‘âm: 55/103) buyuruyor. Ve kim sana ‘O (Peygamber) gaybı bilir’ derse yalan söy­lemiştir. Çünkü Allah: 'Gaybı Allah'tan başka kimse bilmez' (Neml: 48/65) buyu­ruyor." (Buhârî, Tevhîd: 4) Hadîsin, Müslim ve Tirmi­zî'­deki şekli de şöyledir: "Her kim, onun (yani Hz. Peygamber'in), yarın ne olacağını ha­ber verdi­ğini sanırsa Allah'a büyük yalan isnâdetmiş olur. Çünkü Allah: 'De ki: 'Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez' buyurmaktadır." (Müslim, İmân: 287; Tirmizî, Tefsîr, Sûre: 6 ve 53)

Bu hadîslerin açık ifadesine göre Peygamber (s.a.v.), vahiy dışında yarın ne olacağını bilmezse, binlerce yıl sonraki olayları da elbette bilemez. Şayet bu konuda vahiy gelirse, o zaman bilir. Böyle bir vahiy olsaydı, onun da Kur’ân'da bulunması gerekirdi. Hâlbuki Kur’ân'da, bu fiten ve Kıyâmet hakkındaki rivâyetlerde anlatılan­ların hiçbirine rastlamıyor, sadece gaybı, gökte ve yerde Allah'tan başka hiç kimsenin bilmeyeceğini vurgulayan âyetlere rastlıyoruz.

(devamı yarın..)