Büyüye karşı sıcaklık (mahabbet muskası) yaptırmak caiz mi? *** Mealciler Kur'ân âyetlerini bilimsel keşif ve icatlara mı uyduruyorlar

Büyüye karşı sıcaklık (mahabbet muskası) yaptırmak caiz mi?

Hocam, selamünaleyküm. Size çok önemli bir şey danışmak istiyorum. Danışmak istediğim konu şu:

Birbirlerini çok severek evlenen eşlerden, karısı kocasına karşı büyülerle soğutulan ve bunun neticesinde yuvası yıkılan bir erkeğin, karısına ve yuvasına tekrar kavuşmak ve aralarının tekrar eskisi gibi olması için sıcaklık yaptırması, dinimiz İslam açısından caiz midir?

Bu çifti birbirinden soğutmak için büyü yaptırıldığı kesinlik kazanmıştır ve şahitler vardır. Yani bu eşin niyeti hayır üzerine ve tekrar eşine, yuvasına kavuşmaktır hocam. Bir de hocam, VEFK nedir? Şer maksatlı değil, tekrar yuvasına, eşine kavuşmak için.

Allah (C.C) sizden razı olsun, Allah(C.C)'a emanet olun Hocam.

Cevap: Sizin sormak istediğiniz, büyüye karşı büyü yaptırmanın caiz olup olmadığı hususudur. Benim böyle şeylere aklım ermez. Biz Kitabımızda yazan şeyleri biliriz. Hindistan kökenli büyülerden haberimiz yoktur. Sıcaklık yaptırmakla, herhalde mahabbet muskası yaptırmayı kastediyorsunuz. Önce size büyü yapıldığı kesin mi, büyünün yapıldığı nasıl tanık ile ispat ediliyor? Kaldı ki acaba büyü yapanlar gerçekten büyü mü yapıyorlar, yoksa göz mü boyuyorlar? Dediğim gibi ben bu işlerden anlamam. Kanaatime göre gerçekten kendini Allah'a vermiş salih insanların duasını alırsanız yararlı olur. Allah'a sığının ve Felak ve Nas Surelerini inanarak ve içtenlikle okuyun. İşi de oluruna bırakın. Kadın seni sevmiyorsa sen de üzerine düşme.

"Sev seni seveni saçı yok üryan ise

Sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultan ise!"

demiş büyükler. Büyü ile muska ile gelen kadında da hayır olmaz. Allah hayırlısı versin.

 

Mealciler Kur'ân âyetlerini bilimsel keşif ve icatlara mı uyduruyorlar

Hocam, size önemli bir sorum var. Kur’ân’ın mealini okuyunca birçok bilimsel mucize ile karşılaşıyoruz. Bitkilerin çiftler halinde yaradılışından, evrenin genişlemesine, dünyanın yuvarlak olmasından güneşin de bir yörüngeye sahip olmasına kadar pek çok bilimsel bilgi Kur’ânda yer alır. Yalnız şöyle bir durum vardır. Alak suresinin yeni meallerine göre “o insanı asılıp tutunan bir şeyden (alaktan) yarattı” ayeti, daha önceden “o insanı bir kan pıhtısından yarattı” şeklinde idi gerçekten de döllenmiş yumurta yani zigot rahim duvarına asılıp tutunur ve orada gelişir ateistler bize Kur’ânın bilimsel keşiflere göre yeniden meallendirildiğini söylüyorlar yani bir bilimsel keşif yapılıyor ilahiyatçılar da âyetin mealini ona göre değiştiriyorlar. Benim sorum “Alak” kelimesinde böyle bir mana (asılıp tutunan) var mı idi, yoksa âyetin mealini bilimsel keşife göre mi yaptılar? Zariyat suresi 47. âyetteki evrenin genişlemesi, daha önceden “O evreni, kudretiyle bina etti, O’nun gücü her şeye yeter” olarak çevrilirken 1929 da Edwin Hubblenin evrenin genişlemesini keşfetmesiyle bu âyetin manası da “evreni kuvvetle bina ettik şüpheniz onu genişleticiyiz” şekline çevrildi. “alak” ve “le musiûn” gibi kilit kelimelerde bu mana var mı yoksa ateistlerin dediği gibi bu mana ilahiyatçılar tarafından mı verildi?

Allah müslümanları muaffak etsin sayın hocam….

Cevap: Ateistlerin dediğinde gerçek payı var. Evet, daha önce işaret ettiğiniz âyetler birkaç asır önceki verilere göre manalandırılmış; ama bilimsel keşiflerle kelimelerin gerçek manasına dönülmüştür. Alak kelimesinin lügat anlamı: sevgi, ilgi, asılmak, tutunmak demektir. Kan pıhtısı anlamı asıl anlam değil, tali anlamdır. Aynı kökten gelen mi'lak da sucunun, kovalarını astığı, iki ucuna ip bağlı su taşıma ağacıdır. Evet, âyete daha önce kan pıhtısı manası veriliyordu ama sonradan döllenmiş yumurtanın, rahmin arka duvarına asıldığı keşfedilince alak kelimesine embriyo anlamı verilmeye başladı. Bunu ilk yapan da biz olduğumuzu sanıyorum.

Zâriyat Suresinin 47. âyetine eskiden beri tefsirler doğru manayı vermişler ama bundan evrenin git gide genişlemekte olduğunu değil, uçsuz bucaksız biçimde geniş yaratıldığını anlamışlardır. Yoksa “mûsi'ûn” kelimesi, “mûsi'”in çoğuludur. Mûsi' genişleten demektir. Kelimenin kökü olan vus' genişliktir. Yani kelimenin temel anlamı genişliktir. Benim bildiğime göre tefsirlerde zaten eskiden beri bu mana vardır.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş