İNŞALLAH BU SON OLUR (4)
Cuma, 16 Şubat 2018 00:00

 İNŞALLAH BU SON OLUR (4)

(...dünden devam)

Şunu da belirtmek lâzımdır ki el ve ayak kesme cezası İslâm’ın getirdiği orijinal bir yasa değildir. Öteden beri çeşitli toplumlarda olduğu gibi Araplarda da bu cezalar uygulanırdı. Nitekim Firavun, Mûsâ'ya inanan büyücüleri, el ve ayaklarını çapraz kesip sonra da asmakla tehdidetmiş ve bağlamdan anlaşıldığına göre onları bu şekilde ceza­landırmıştır: "Firavun: 'Ben size izin vermeden mi ona inandınız? Bu bir tuzaktır. Şehirde bu tuzağı kurdunuz ki halkını oradan çıkarasınız. Ama yakında bileceksiniz! Elbette ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz keseceğim, sonra hepinizi asacağım!' dedi. Dediler ki: 'Biz zaten Rabbimize döneceğiz! Rabbimizin, bize gelmiş olan âyetlerine inandığımız için bizden öç alıyorsun.' 'Rabbimiz, üzerimize sabır boşalt ve bizi Müslümanlar olarak öldür'!"

Tevrât okunduğunda, İsrâîl devletinin düzenine başkaldıran, yasaları çiğneyen kimseler hakkında benzeri ağır cezaların uygulandığı görülür. Esasen bu âyetler, olağan bir terör olayı hakkında değil, Hz. Muhammed'in kurmağa çalıştığı devleti yok etmeğe çalışan hareketler, girişimler hakkındadır.

Konu, İslâm’a ve Peygamber'e düşman olan Yahûdîlerin, çeşitli olumsuz davra­nışlarını sergilemekte, zaman zaman da onları uyarmaktadır.

Âyet, Peygamber'e ve devlete karşı kütlesel bir terör ve savaş hareketine giren­leri bastırmakla ilgili cezayı belirlemekte ve böyle davranışlar içine gireceklere gözdağı vermektedir. Gerektiğinde düzenin korunması için caydırıcı ağır cezalar uygulamak zorunluğu doğar. Nitekim dünyanın çeşitli ülkelerinde terör hareketlerine karşı eylem­lerde üç yüz, beş yüz kişinin birden öldürüldüğü görülmektedir. Yirminci asrın bittiği zamanda bu tür imha hareketleri olağan görülürken, Kur’ân'ın, kütlesel terör için koyduğu ve bugünküyle mukayese edildiğinde çok hafif kalan bu cezayı merhametsiz, vahşîce saymak, insâf dışı bir yargı olur. Artık darbelerin komutanın açıkladığı biçimde “Bir daha açılmamak üzere kapanabilmesi için” bu hareketi yapanların en ağır biçimde cezalandırılması gerekir. Zira halkın üzerine tank sürülerek masum insanlar son derece feci biçimde ezilmiştir. Acımayana acımak Allah’ın adaletine aykırıdır. Çünkü hiç kimse Allah’tan daha merhametli değildir. Yüce Allah, haksız yere adam öldürenin öldürülmesini emretmiştir: “Kısasta toplum için hayat vardır.”

***