İDDİA: MEVLÂNA'NIN MEHDİ GELMEYECEK DİYENLERE CEVABI (3)
Pazar, 17 Aralık 2017 00:00

İDDİA: MEVLÂNA'NIN MEHDİ GELMEYECEK DİYENLERE CEVABI (3)

(...dünden devam)

Âyette insanın, üç şeyi bilemeyeceği belirtiliyor. "Allah yağmuru yağdırır, rahimlerde olanı bilir" cümleleri, bu işleri Allah'ın yaptığını ifade ediyor, fakat yağmurun yağacağını ve rahimlerde olanı kimsenin bilemeyeceğini söylemiyor. Çünkü eskiden beri insanlar, bazı belirtilerden yağmur yağacağını kuvvetle tahmin ettikleri gibi, doğacak çocuğun erkek mi, kız mı olacağına dair kuvvetli tahminler de yapagelmişlerdir. Bugün teknik araçlarla anne karnındaki çocuğun cinsiyeti tespit edilebilmektedir. Bunun tespiti, âyetin anlamına aykırı değildir. Çünkü: "Allah rahimlerde olanı bilir" cümlesi, Allah'ın bilgisinin, gizli ve açık herşeye uzandığını anlatır. Allah hiçbir araç olmadan, yumurtanın aşılandığı ilk andan itibaren cenînin, erkek mi, dişi mi olduğunu bilir. Ama insanlar bunu bu normal duyu organlarıyla bilemezler. Ancak birtakım teknik araçlar yardımı ile veya çocuk epey büyüyüp de anne karnının aldığı şekilden çıkarırlar. Normal durumda yaratıklara gizli kalan bilgiler, Allah'a açıktır. Bu cümlenin anlamı, tıpkı "O karada ve denizde olan her şeyi bilir." (En'âm: 55/59) âyetinin anlamı gibidir. Nasıl o âyetten, Allah'tan başka kimse ka­rada ve denizde olanları bilmez anlamı çıkmazsa bundan da "rahimlerde olanı Allah'tan başka kimse bilmez" anlamı çıkmaz. Öyle ise yağmurun yağmasını ve rahimlerde bulunanları, kimsenin bilemeyeceği gaybden saymak doğru değildir. Çünkü âyetten böyle bir anlam çıkmaz. Asıl gayb, insanın başına ne geleceği, nerede öleceği, Kıyâmetin ne zaman kopacağı gibi insan duyularının ve deney alanının dışında kalan olaylardır. Bunları Allah'tan başka kimse bilmez.

"Yağmuru Allah yağdırır" ifadesi, yağmuru yağdırmak gibi harika bir olayı Allah'ın yaptığını anlatmaktadır. Bu âyette, yağmurun yağacağını Allah'tan başka kimse bilmez ifadesi yoktur. Burada Allah'ın, yağmur yağdıran, rahimlerde gizli olan yavruları bilen büyük kudret ve geniş bilgi sahibi olduğu vurgulanıyor. Yağmurun ne zaman yağacağını insanların, birtakım âletlerle tahmin etmeleri, âyetin anlamına aykırı olmadığı gibi, birtakım tıbbî cihazlar ve mu‘âyeneler, tahliller sonunda rahimlerdeki yavrunun cinsini, şeklini bilmeleri de âyete aykırı değildir. Çünkü Allah, âletsiz, daha yumurta aşılanır aşılanmaz, hattâ aşılanmadan önce doğacak yavrunun bütün vasıflarını bilir. Böyle bir bilgi de ancak Allah'a özgüdür.

Kişi yarın ne yapacağını ve nerede öleceğini de bilmez. Demek ki âyete göre Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği şeyler, rivâyetlerde anlatıldığı gibi beş değil, üçtür: Kıyâmetin ne zaman kopacağı, insanın yarın veya daha sonraki gelecekte ne yapacağı, başına nelerin geleceği ve nerede öleceği. İşte bunları Allah'tan başka kimse bilmez. Ancak Allah dilerse bazı bilgileri de bazı kullarına bildirir: "O, gaybı bilendir. Kendi görünmez bilgisini kimseye göstermez. Ancak râzı olduğu elçilere gösterir.." (Cin: 40/26-27) buyurmuştur.

Kuşkusuz insanın bilmediği şeyler, yalnız bu üç şeyden ibaret değildir. İnsanın bilgisi beş duyudan gelir. Beş duyu da çok sınırlıdır. İnsanın bilemeyeceği şeyler, bileceklerinden çok fazladır: "Size ilimden pek az bir şey verilmiştir." (İsra: 50/85)

İnsanın birtakım delîller ve akıl yürütmelerle bileceği şeyler, kendi bilgi sınırı içinde kalan şeylerdir. Gayb bilgileri, hiçbir suretle insanın, dış duyularıyla bilemeyeceği, elde edemeyeceği şeylerdir. İşte âyette bu muğayyebâta âit bilgilerin en önemlilerine işaret edilmiştir.

***

Son Güncelleme: Pazar, 10 Aralık 2017 20:01
 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş