KUR’ÂN DIŞINDA VAHİY VAR MI? (3)
Cumartesi, 14 Ekim 2017 00:00

KUR’ÂN DIŞINDA VAHİY VAR MI? (3)

(...dünden devam)

Maamâfih Hz. Ömer'den nakledilen uzun rivayete göre de bu yasaklamanın sebebinin, Peygamber hanımlarının dünya zîneti, bolluğu istemeleridir. Tahrîm de Peygamber'in, onlara yaklaşmamağa yemin edip uzlete çekilmesidir. Bu olay Ahzâb Sûresinde anlatılmıştır. Eğer tahrîmin sebebi, Peygamber hanımlarının bolluk istemeleri ise, bu sûrenin, Ahzâb Sûresinde bu konu ile ilgili âyetlerle aynı zamanda inmiş olması gerekir. Fakat öyle olduğu takdirde bu âyetlerin buraya konmasının hikmeti anlaşılamaz. Bundan dolayı biz, birinci rivayeti tercih ediyoruz.

Peygamber(s.a.v.)in, âyette işaret edilen şeyi kendisine haram kılması, helâl olan bir şeyi haram kılmak anlamında değildir. Çünkü helali haram kılmak, tevhid inancına aykırıdır: "Dillerinizin yalan nitelendirmesinden ötürü 'Şu helâldir, şu haramdır' demeyin. Sonra Allah'ın üzerine yalan atmış olursunuz. Yalan uydurup Allah'ın üzerine atanlar ise onmazlar" (Nahl Sûresi: 116) buyurulmuştur.

Hz. Peygamber işâret edilen şeyi herkese haram kılmamıştır. O şey aslında helâldir. Fakat kendisi, âilesi içinde huzursuzluğa neden olan şeyi bir daha yapmamağa karar vermiştir. Bu, insanın helâl olan bir yemeği, kendisine dokunduğu için yememesine benzer.

Peygamber'in bir daha onu yapmamağa karar vermesi, bir çeşit yemîndir. Belki de Peygamber (s.a.v.) onu yapmamağa yemîn de etmiştir ki âyette helâl bir şeyi yapmamak için yapılan yemînlerin keffâreti verilerek çözülmesi ve o helâl şeyin yapılması buyurulmaktadır.

Bir ve ikinci âyetlerin üslûbundan, kişinin helâl olan bir şeyi kendisine haram kılmasının, onu yapmamağa yemîn etmesinin doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Helâl bir şeyi yememek veya yapmamak için yemîn edildiği takdirde yemîne saygı için keffâret verilir ve o iş yapılır. Mâide Sûresinin 87-89’ncu âyetleri bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Ey inananlar, Allah'ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri haram etmeyin, sınırı aşmayın. Çünkü Allah sınırı aşanları sevmez. Allah'ın size verdiği rızıklardan helâl ve temiz olarak yeyin ve inandığınız Allah'tan korkun! Allah sizi, yeminlerinizdeki lağvden (kasıtsız olarak yaptığımız yeminlerden) ötürü sorumlu tutmaz. Fakat bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar. Bunun keffâreti âilenize yedirdiğinizin orta derecesinden bir yiyeceği on fakire yedirmek, yâhut onları giydirmek, ya da bir boynu (köleyi) hürriyete kavuşturmaktır. Bunu bulamayan (bunları yapamayan) kimse, üç gün oruç tutar. İşte yemîn ettiğiniz zaman yemînleriniz(i bozman)ın cezası budur. Yemînlerinizi koruyun. Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor ki şükredesiniz."

Bu tür yemînlerin keffâreti verilip aksinin yapılacağına dair hadisler de vardır. Ebû Mûsâ'l-Eş'arî şöyle demiş: "Eş'arî'lerden bir cemâatle beraber Peygamber(s.a.v.)e geldim, kendisini kızgın buldum. Kendisinden bize binek sağlamasını istedik: Bizi bindirmeyeceğine yemîn etti. Sonra şöyle buyurdu: 'Vallâhi bir yemîn eder de tersinin daha hayırlı olduğunu görürsem, hayırlı olanı yaparım, yeminimi (keffâret verip) helâl kılarım' dedi.”

***