MESCİDİ AKSA KUDÜS ŞEHRİNDE OLMAK ZORUNDA MI? (3)
Perşembe, 03 Ağustos 2017 00:00

MESCİDİ AKSA KUDÜS ŞEHRİNDE OLMAK ZORUNDA MI? (3)

(...dünden devam)

Eğer Mescid-i Aksâ, Ci‘râne’de, Hz. Peygamber’in, zaman zaman gidip namaz kıldığı yer ise, İsrâ olayı, Hz. Peygamber’in, bir gece, içine düşen güçlü bir arzu ile kalkıp Ci‘râne mescidine bedenen gelmesidir. Bu yürüyüşü, Allah’ın içine düşürdüğü arzu ile olduğundan “Allah, kulunu yürüttü” şeklinde ifade edilmiştir. Çünkü O’nun sevkiyle olmuştur. Nitekim yine Allah’ın ilhâmıyla Bedir Savaşına çıkması da “Allah’ın, kendisini evinden çıkardığı” şeklinde ifade edilmiş:كَمَآ اَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِنْ بَيْتِكَ بِالْحَقِّ: Nitekim hak uğruna (savaşa gitmek için) Rabbin seni, evinden çıkardı...” (Enfâl: 93/5) buyurulmuştur. اَسْرَي بِعَبْدِهِ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَي الْمَسْجِدِ اْلاَقْصَا: O, kulunu geceleyin Mescid-i Harâm’dan, Mescid-i Aksâ’ya yürüttü.” söylemiyle, أَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِنْ بَيْتِكَ: Rabbin seni evinden çıkardı” söylemi arasında bir fark yoktur. Nasıl ikincisi, Peygamber’in, Allah’ın vahiy veya ilhâmıyla evinden çıkıp Bedir’e gittiğini belirtiyorsa, birincisi de Peygamber’in, gecenin bir kısmında Allah’ın ilhâmı ve dürtüsüyle Peygamber’in, geceleyin kalkıp Mescid-i Aksâ’ya yürüdüğünü belirtiyor. İkincisinde nasıl, havada uçurma, kaçırma yoksa, birincisinde de yoktur. Eğer öyle bir şey olsaydı, “طَارَ بِعَبْدِه” veya “طَـيـَّرَ عَبْدَهُ: Kulunu uçurdu” denilirdi.

Hz. Peygamber, Ci‘râne’deki Mescid’e vardıktan sonra tıpkı Necm Sûresinin (23/13-18) “Andolsun, onu bir inişinde daha görmüştü; Sid­retü'l-Müntehâ(uzak ağaç)ın yanında ki onun yanında oturulacak bahçe vardır. Sidre'yi kaplayan kaplıyordu. (Muhammed'in) Göz(ü) şaşmadı ve azmadı. Andolsun, Rabbinin büyük âyetlerinden bazılarını gördü.” âyet­lerinde anlatıldığı üzere Hirâ Dağı yakınındaki Sidret’l-Mün­tehâ’da olağan üstü olaylara şâhidolduğu gibi, bir gece Allah’ın yönlendirmesiyle geldiği bu Ci‘râne’deki Mescid-i Aksâ’da da olağanüstü olaylara tanık olmuştur.

Nasıl Hz. Peygamber, Hirâ’ya gidiyor idiyse mu’tâdı üzere bir gece Mescid-i Aksâ’ya da gitmiş, işte orada Rabbinin olağanüstü olaylarına tanık olmuştur.

Bu durumda Hz. Peygamber’in, Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Ak-sâ’ya gelmesi, normal bedensel bir yürümedir. Mescid-i Aksâ’da gör­düğü olağanüstü olaylar ise ruhsal müşahededir.

Bu Mescid-i Aksâ müşâhedesi, Necm Sûresi’nde belirtilen “Sid­retu’l-Müntehâ” müşâhedesine çok benzemektedir. Nasıl Hz. Peygamber, Hirâ yöresindeki Sidretu’l-Müntehâ’da Rabbinin bazı âyetlerini görmüş” idiyse, geceleyin geldiği Mescid-i Aksâ’da da “O’nun bazı âyetlerini görmüştür.” Peygamber’in Sidretu’l-Muntehâ’ya ve Mescid-i Aksâ’ya gelişi, bedensel yürümedir, ama oradaki müşâhedeleri, ruhsal görmelerdir. Yani İsrâ ruh ve bedenle yapılan normal yürüme, mi‘râc ise ruhsal bir yükselme ve müşâhededir.

Kur’ân’ın anlattığı bu sade müşahedeler, rivayetlerde efsaneleştirilmiş, aslı olmayan senaryolara temel yapılmıştır.

***