BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN (1)

Allah’a binlerce hamdolsun en kutsal, en sevimli günle­ri­mizden birine daha ulaştık. Bugün mübarek Ramazan bayramını yaşamanın sevinci içindeyiz. Evveli rahmet, ortası mağfiret sonu cehennemden kurtuluş olan Ramazan ayını yaşadık, Ramazanın gereği olan oruç ibadetimizi ve teravih namazlarımızı kıldık. Bugün Allah'tan ödülümüzü bekliyoruz. Aslında biz ödülümüzü çoktan aldık bile inşaallah. Bayram namazları İlahi ödüllerin dağıtıldığı ibadetler olduğu için mü'minler bu sabah hep camilere koştular, güzel konuşmalar, hutbeler dinlediler. Gönüllerdeki sevinç Cenabı Hakk'ın verdiği mutluluğun simgesidir. Allah sevincimizi ve mutluluğumuzu daim eylesin.

Bu bayramın Arapça adı îd-i fıtr yani orucu açma bayramıdır. Bir ay boyunca sabahları kahvaltı yapmak yasak iken artık bugünden itibaren 11 ay helâl zülâl âfiyetle kahvaltımızı yapıp sabah açlığını gidereceğiz. Ramazan boyunca güneş batınca ancak iftar yaparken artık bu sabahtan itibaren sevinç ve neş'e ile kahvaltımızı yapacağız. Bir ay boyunca gündüzleri yemek içmek haram iken sevinç günü olan bayram gününde oruç tutmak kerahet-i tahrîmiyye ile yani harama yakın mekruhtur. Çünkü bugün Allah’ın kullarına ikram günüdür. Bugün oruç tutmak Allah'ın ikramını kabul etmemek anlamına gelir.

Bu bayramın adıyla ilişkili olarak üzerimize gerekli olan bir sadaka vardır. O da dinde fıtra denilen, Türkçede fitre diye telaffuz edilen sadakadır. Ramazan bayram sabahı hali vakti yerinde olanın, kendisi, hanımı ve ergenlik çağına gelmemiş çocukları için fitre vermesi gerekir. Bu yıl fitrenin asgari tutarı on altı liradır. Ama durumu müsait olanların eli bol tutup daha yüksek değerlerden fitre vermeleri elbette daha makbuldür. Hz. Peygamber (sav) "Senin malın yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve sadaka olarak verip âhirete gönderdiğindir. Geriye bırakacağın mal artık senin malın değil, varislerin malıdır." O varislerin de ellerine geçen mirası nasıl kul­lanacakları meçhuldür. Kimi var ki eline geçen mirası yerinde kullanır, anne babasına hayır yapar, memleketin hayrına harcar. Ama kimi de elde ettiği mirası günah işlerde kullanır, içki ve şehvet yollarına savurur. Böyle bir durumda o tür varislere günah işleme imkânı bahşetmiş olan kimseler, yani öylelerine miras bırakanlar onların günahlarına ortak olurlar. Gerçi Kur'ân'a göre ne baba çocuğunun cezasını çeker ne de çocuk babasının günahını çeker. Ama yaptığı iş başkasının günah işlemesine sebebolursa kendisinden sonra günah işlemiş olanların günahlarından pay alır. Hadisi şerif şöyle buyurur:

"Her kim güzel bir iş yapar da yaptığı iş kendisinden uygulanırsa o eylemi yaparsa yapanların ecrinden bir şey eksilmeden o işi ilk yapan kimse, sonradan o eylemi yapanların sevabından pay alır ve her kim de kötü bir iş yapar da bu iş kendisinden sonra uygulanırsa o işi ilk yapmış olan da sonradan o eylemi yapanların günahından pay alır ama ötekilerin günahından da bir şey eksilmez (Müslim, İlm: 75, Nesaî, Zekât: 64, İbn Hanbel, Müsned: 4/357.) Hz. Peygamber, haksız yere öldürülen herkesin günahından, kardeşini öldürmek suretiyle ilk öldürme işlemini başlatmış olan ilk Âdem oğlunun, işlenen cinayetlerden pay aldığını buyurmuştur (Bahrî, Cenaiz: 33; İbn Mace, Diyat: 1, İbn Hanbel, Müsned: 1/383)

(devamı yarın..)