BAZI AYETLERİN DİLİ (4)
Perşembe, 25 Mayıs 2017 00:00

BAZI AYETLERİN DİLİ (4)

(...dünden devam)

Bu son âyetlerde vahiy bizzat Allah düzeyinden verilmekte, melek aradan çıkmaktadır. Sonra söz tekrar melek elçiye verilmekte ve melek elçi, ilk yaratış sahnesindeki Tanrı-İblîs konuşmasını anlatmaktadır.

Bu sorunu mutasavvıfların diliyle söyleyecek olursak cem' ve fark makamları olarak tanımlayabiliriz. Cem', kulun veya elçinin kendi varlığından geçip Allah'ın varlığında erimesi, kaybolması, yalnız Allah'ın var olmasıdır. Fark ise elçinin veya kulun kendi bireyliğine dönmesi, Allah'ı ayrı, kendisini ayrı varlıklar olarak görmesi ve o makamda konuşmasıdır. İkinci durumda elçi, kendi bireyliğinde konuştuğu için Allah'tan üçüncü şahıs olarak söz eder. Birinci durumda elçi Hak'ta eridiği için kendisinden konuşan bizzat Allah olur. Hitâb Allah'tan yapılır.

Kur'ân, çoğunlukla fark makamından, bazen de cem' makamından verilmekte, bazen de aynı âyette fark ve cem' makamları yan yana bulunmaktadır. A'râf Sûresi’nin baş taraflarından verdiğimiz âyetler fark makamından vahiydir. Bu makamda meleğin kendisi vardır ve Allah'ın buyruğu ile, O'nun iradesini anlatmaktadır. Son âyetlerde ise önce cem' makamından vahiy başlamış, sonra tekrar fark makamına geçilmiştir. Cem' makamında melek, aradan çekilmekte, söz Allah'a verilmekte, konuşan Allah olmaktadır. Ama yine oradan fark düzeyine inilmektedir.

Çünkü İlâhî yasa, yaratılış yasası böyledir. Sürekli cem' makamı olsa, varlıklar görülmez, dünyâ işleri yürümez. Sürekli fark makamı olsa Allah unutulur. İkisinin iç içe olması gerekir. Herhalde bu gerçeğin anlatılması için İlâhî mânâlar, kâh cem' kâh fark makamından vahyedilmiştir. Fark makamında vahiy veren melek, Allah'ın buyruğunu anlatmakta, "Allah şöyle yaptı, böyle yaptı" demektedir. Hattâ bizzat kendisinin yaptığı işlerden söz etmektedir: "Biz, ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey, O'na âittir. Rabbin, aslâ unutkan değildir." (Meryem: 44/64), “Bizim içimizde, herkesin belli bir makamı vardır. Biziz, o saf saf dizilenler biz. Biziz, o tesbîh edenler biz!" (Sâffât: 56/164-166)

(devamı yarın..)