ZEKÂT: Devlete ödenen vergi zekât yerine geçer mi?

ZEKÂT: Devlete ödenen vergi zekât yerine geçer mi?

Sayın Ateş, Değerli Hocam,

Bir vesile ile “Vergi” ve “Zekât” konusunda daha önce de huzurunuzu işgal etmiştim. Vatan Gazetesinin 12 Nisan 2010 tarihli nüshasında “Türk halkı vergiyi soygun ve haraç olarak görüyor” başlığı altında yayınlanan bir rapor(anket)dan söz etmiş, ayrıca, Zekât’ın uygulanışı konusunda halkımızda kafa karışıklığı olduğu yönündeki bazı kişisel gözlemlerimi aktarmıştım.

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası(İSMMMO)adına üç bilim adamı tarafından yapılan söz konusu anketin sonuçlarını bir vatandaş olarak ziyadesiyle önemsiyorum. Ankete göre; vergiyi bir vatandaşlık görevi olarak görenlerin oranı sadece: % 4.4 tür.

İstanbul için tespit edilen bu verilerin aşağı yukarı tüm ülkemiz için de geçerli olduğunu düşünmek için bilim adamı olmaya gerek olmadığını sanıyorum.

Zekât’ın günümüzdeki uygulanışı konusuna gelince, size okuyucularınızdan gelen bazı sorular, bu konuda halkımızda mevcut tereddüt ve kafa karışıklığını göstermek açısından birer misal olarak ele alınabilir niteliktedirler. Aynı zamanda benim naçizane gözlemlerimi de teyit etmektedirler.

Bir okurunuz soruyor:’’Zekâtı insanların yararına çalışan vakıf ve derneklere verebilir miyiz?’’

Siz bu ve buna benzer muhtelif sorulara verdiğiniz cevaplar meyanında, özetle;

‘’-Vakıf ve derneklere zekât verilmez, bizzat fakire verilmelidir.

-Emlakin zekatı, devlete verilen emlak vergisidir.

-Zekât bir din vergisidir.

-Kur’ân da ayrıntı (Zekât konusunda ) olmaz.

-Yöneticilere zamanın koşullarına göre zekâtta düzenleme yetkisi verilmiştir.’’ demekle, uygulamadaki bu kafa karışıklıklarını giderme yönünde çok önemli, çok aydınlatıcı ipuçları vermiş bulunuyorsunuz. Sağ olun, var olun.

Ancak, bu uyarılardan bir kısım Vatan okuyucuları dışında kaç kişi haberdar oldu? diye kendi kendime sorup hayıflanmadan edemiyorum. Bağışlayın.

Yukarıda sözünü ettiğim anketin alt başlıklarından birisi de ;’’Öderken yükü en fazla hissedilen vergiler’’ şeklindedir:

-KDV……………………………..:27.6

-ÖTV…………………………….:27.0

-Gelir Vergisi…………………:11.6

-Emlak Vergisi………………:10.9

-Mot.Taşıt Vergisi………….:5.6

-Stopaj…………………………:4.7

-v.s………………………………

Kur’ân âyetlerinin indiği sosyo-kültürel süreçte bu vergilerden hiçbirinin mevcut olmadığını göz önünde bulundurursak, günümüzde mümin insanlarımızın bir nevi ‘’çifte vergilendirme’’durumu ile karşı karşıya bulunduklarını, belki de halkımızdaki kafa karışıklığının temelinde de bu olgunun yattığını söylemek bilmem çok mu yanlış olur?

Rahmetli ve çok değerli hocam Prof. Yavuz ABADAN, bir dersinde İslam Coğrafyasının dünyevi konularda Batı Dünyasından geri kalışındaki kırılma noktasını açıklarken “İçtihat” kapısının kapatılması hadisesine vurgu yapmıştı. Mastır veya doktora tezini “İçtihat” konusunda yaptığı için bu görüşünü ileri sürerken kendinden çok emindi. Şimdi O’nu daha iyi anlıyorum ve hayırla anıyorum.

Değerli Hocam, şükürler olsun ki “Oku!” emri ile başlayan ve “aklını işlet” tavsiyesine sık sık yer veren bir Kitab’a sahibiz.

Bu açık emir ve tavsiye çerçevesinde ben şahsen “İçtihat Kapısının” kapatılması gibi fikre aklımda yer veremiyorum. Şu anda da açık mı, yarı açık mı yoksa kapalı mı ben şahsen bilmiyorum. Ancak “İçtihat Kapısı”nı kapamakla, dünya durdukça değişme eğiliminde ve sürecinde olan sosyo-kültürel şartlar karşısında insanın aklını işletmemeye karar vermesi gibi bir şey olmuyor mu? Peki, Kitabımız, işletilmeyen aklın üzerine ne yağacağını da açıkça bildirmemiş mi?

Kurban’da olduğu gibi, Zekât’ta da diğer gayeler dışında, “gelişen toplum ihtiyaçlarını karşılama” şeklinde bir gaye güdüldüğünü biliyoruz.

Bugünün toplumu, yukarıdaki ankette de belirtildiği üzere bütün ihtiyaçlarını (eğitim, sağlık, ulaşım, adalet v.s.) devletten bekliyor. Buna mukabil aynı toplumun sadece % 4,4’ü vergiyi bir vatandaşlık görevi olarak görebiliyor. Ülkenin yönetimine soyunanlar bu çarpık tabloyu göremiyorlar ise neyi görebilirler bilemiyorum. Bugüne kadar bu konuda elini taşın altına sokabilecek basireti devlet yöneticilerinden beklemiştim. Nitekim sizin “Yöneticilere zamanın koşullarına göre zekâtta düzenleme yetkisi verilmiştir.” şeklindeki açıklamanız beni bu beklentimde haklı çıkarmaktadır.

Ancak, şu andan itibaren benim beklentilerim sadece bilim ve din-bilim adamlarına yönelmiştir. Daha açık ifade edeyim; bu konuda ilk adımı atma şerefi sizin olsun dilerim.

Değerli hocam, eğer basite indirgersek;

-Emekli maaşı alıyorum; vergisi kaynağında kesiliyor,

-Kira geliri alıyorum; vergisini ödüyorum,

-Hazine bonosu alsam; geliri stopaja tabi oluyor.

Üstelik bu vergilerin yüzde oranları zekâtın % sinden çok daha fazla. Bunun ötesinde zekât hesaplayıp vermeye kalksam, verecek kimseyi bulamıyorum. Ne oturduğum sitede, ne de komşu sitelerde. Çünkü bugünün toplumu

14 yüzyıl öncesinin herkesin bire bir birbirini tanıdığı, sosyal durumunu bildiği toplum değil.

Yanlış anlaşılmasın. Ben vergiden ötürü rahatsız değilim. Ancak, sosyal-hukuk devlet düzeninde halkın çoğunluğunun vergiyi ‘’soygun ve haraç’’olarak görmemesi, diğer taraftan zekât konusunda zihinlerin berrak olması için mutlaka bir şeyler yapılması gerektiği düşüncesindeyim.

Değerli vakitlerinizden biraz aldıysam bağışlayın.

Size sağlık, esenlikler ve başarılarınızın devamını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. Fikret Göktürk

Cevap: Fikret Bey görüşleriniz güzel ve yerinde ama. Bunun çözümü öyle kolay değil. Bir tarafta dini, devletin hiçbir yerine karıştırmama çabası varken öbür tarafta devlete verdiğiniz vergi zekâttır diyemezsiniz. Çünkü laik devletin dinle ilgisi yoktur. Haydi, verdiğiniz vergiler zekâttır, o halde zekât vermenize gerek yoktur diyemeyiz; çünkü ben şahsen buna kani değilim. Eğer devlet, dini dışlamasa bunu söyleyebiliriz ama devlet dini dışlıyor veya mutlaka dışlaması gerektiğine çaba harcayanlar var. Zekâtı da yalın vergiye indirgersek halkımızın vicdanını rahatlatma, yardımlaşma, paylaşma duygularını zedelemiş oluruz. Özetle siz nasıl değerlendirirseniz değerlendirin ama ben laik devlete ödenen vergilerle Kur’ân emri olan zekât vergisinin düşeceği kanaatinde değilim. Selam ve sevgilerimle. S. A.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş