MEHDÎLİK (3)
Çarşamba, 19 Nisan 2017 00:00

MEHDÎLİK (3)

(...dünden devam)

Şunu da belirtmemiz gerekir ki İslâm’da âhâd haberiyle itikad sabit olmaz. Bizim gökten Îsâ’nın inmesini yahut ortadan kaybolmuş imamın çıkmasını, ya da Mehdînin gelmesini beklemeğe ihtiyacımız yoktur. Bu inançlar, kesinlik ifade etmeyen bazı haberlere dayanır. Biz, ne Mehdî’yi inkâr ederiz, ne de mutlaka gelecektir, diye kesin hüküm belirtiriz. Çünkü âhâd haberiyle inanç kesinleşmez. İslâm, Kıyâmete kadar bâkî olan son dindir. Onun güçlenmesine yardım eden, bu uğurda canını fedâ etmeğe hazır olan her Müslüman, Îsâ’dır, imamdır, mehdîdir. Mehdî, insanları doğru yola sevk eden Müslüman âlimdir. Mehdî’nin anlamı budur.

Azerbaycan’da tanıştığımız mihmandarımız olan şimdiki Şeyhulis­lâm (o zamanki şeyhu’l-islâm yardımcısı) Paşazâde Hacı Allahaşükür’e:

– Böyle hayâlî şeye ne diye inanıyorsunuz? dediğimde:

– Halkın birleşmesi, inançlarının diri ve canlı kalması için buna inanmalarında yarar vardır. Yoksa ben de bilirem ki bir insan, asırlarca yaşayamaz, cevabını almıştım.

Tâ Kıyâmete kadar sürecek uzun zaman içinde sadece oniki halî­fenin geleceği, akla uygun değildir. Ayrıca her yüzyılda bir müceddid geleceği hakkında rivayet edilen hadîse de aykırıdır. Her yüzyılda bir müceddid gelecekse, Kıyâmetin ne zaman kopacağı belli olmadığına göre müceddidlerin sayısı onikiyi çok geçer. Şimdi 1420. Hicret yılında bulunuyoruz. Allah’ın Elçisi’nden bu yana 14 asır geçmiştir. Demek ki ümmet içinde en az ondört müceddid gelip geçmiştir. Bu müceddidler ümmetin velîleri sayılırlar. O halde ümmetin işlerini adâletle yönetecek olanları oniki ile sınırlamak gerçeklere uygun görünmüyor.

Kur’ân-ı Kerîm’de Îsâ’nın öleceği, hattâ öldüğü (Nisa: 4) ve Enbiyâ: 73/34’ncü âyette Hz. Muhammed’den önce hiçbir insana ebedî yaşama verilmediği, ondan öncekilerin hepsinin öldüğü; Hz. Muhammed’in de bir gün öleceği belirtildiğine göre Îsâ’nın öldü­ğüne inanmak gerekir. Ancak Îsâ, genelde Hıristiyanların sandıkları gibi öldürülmemiş, asılmamış, Allah onu Yahû­dîlerin şerrinden kurtarmıştır. Yahûdîler, Îsâ’ya benzettikleri birini Îsâ diye asmış­lardır. Hz. Îsâ da onların gözlerinden kaybolup emin bir yere gitmiş ve orada normal bir şekilde vefat etmiş, ruhu da göklere yükselmiştir.

Îsâ’nın ineceğine ve İslâm şerîatiyle amel edeceğine dair ha­dîsler, eğer doğru ise şöyle te’vîl edilebilir: Bir peygamberin dini yaşadıkça kendisi ma‘nen yaşamaktadır. Îsâ’nın fikriyatını Yahû­dîler öldürememişlerdir. Bilâkis onun tebliğleri yayılmış, yahu­dîliğe egemen olmuştur. Onun ruhunu temsil eden ümmeti, bir gün ismen olmasa bile, ma‘nen Hz. Muhammed’in fikriyatını benim­seyecek, onları uygulayacaktır. Bunlar görünürde Îsâ mensubu olsalar bile, uygulamada İslâmın özüne mensub-olacaklardır. Yahut tamamen Hıristiyanlığı bırakıp İslâm’a dönmeleri de muhtemeldir.

(devamı yarın..)