RÜYADA KÖPEĞİN FATİHA SURESİNİ OKUMASI (2)
Cuma, 31 Mart 2017 00:00

RÜYADA KÖPEĞİN FATİHA SURESİNİ OKUMASI (2)

 (...dünden devam)

Cansız sanılan eşyâda, kısıtlı duyularımızla algılayamadığımız bir hareket vardır. Hareket canlılık belirtisidir. Atomun çekirdeği etrafındaki elektronlar, akla durgunluk verecek bir hızla döner. Meselâ, Hidrojen atomunun elektronu, çekirdeği etrafında saniyede 2000 (iki bin) kilometre hızla dönmektedir. "Hayvanlar hayât dolayısıyla çeşitli hareketlere sahip iseler, cansız eşyâ atomlarında, canlılarınkinden milyonlarca fazla hareket vardır. İşte buna dayanarak bazı bilginler, her varlığın canlı olduğunu söylemişlerdir." (Tantâvî, el-Cevâhir fî-Tefsîru'l-Kur'ân: 9/68)

Maddenin en küçük parçası olan atom, bu hareketiyle Yaratıcısının şânının yüceliğini, hikmetinin üstünlüğünü söylemektedir. Her zerre Allah'ın yüceliğini, eksikliklerden uzak olduğunu kanıtlar. Dilsiz görünen doğa, derin düşünenler için dillenir, hal diliyle Allah'ın bir olduğunu, her şeyde O'nun kudretinin göründüğünü söyler.

Âyette herşeyin, kendisine özgü bir dille Allah'a hamdederek O'nu tesbih ettiği anlatılmaktadır. Bir kısım müfessirlere göre bu hamd ve tesbîh, yukarıda anlattığımız üzere delâlet tesbihidir, söz diliyle değil, hal diliyle tesbihtir. Yani herşey, güzelliği, düzeni ile Allah'ın varlığını, birliğini ve hikmetini kanıtlar. Bir kısım müfessirlere göre de bu tesbîh, söz diliyle olan tesbîhtir. Her şey, kendisine özgü bir dille Allah'ı tesbîh eder. Çünkü bu tesbîh, eğer hal tesbîhi olsaydı bunu herkes anlayabilirdi. Onlara göre: "Siz onların tesbîhini anlayamazsınız" sözü, bu tesbîhin, bizim anlamadığımız bir dille olduğunu gösterir.

Biz eşyânın dışını görürüz. Sınırlı algı sistemimiz, eşyânın mâhiyetini kavramaktan uzaktır. Bize göre eşyâ dilsizdir, konuşmaz. Ama bu yetersiz algılar sınırını aşıp Allah'ın nuru ile bakma yeteneği kazanan çok kimse vardır ki onlar her zerreden Allah'ı tesbîh sesini işitmişlerdir: Abdullâh ibn Mes'ûd: "Biz, yenilen yemeğin tesbîhini işitirdik" (Buhârî, Menâkıb: 25; Dârimî, Mukaddime: 5; İbn Hanbel, Musned: 1/460) dediği gibi Ebuzerri Ğifârî de Peygamber(s.a.v.)in eline aldığı çakıl taşlarının tesbîhinin duyulduğunu rivayet etmiştir (İbn Kesîr, Tefsîr : 3/43).

Bundan takriben kırk yıl önce, kendisini zikre vermiş olan bir can kardeşim, bir gece virdiyle meşgul olurken ansızın gelen bir hâl ile kendisinden geçtiğini, dilinin durup vücudunun her zerresinin "Allah, Allah" diye zikretmeğe başladığını, beş dakika kadar süren bu hâl geçtikten sonra kendisine geldiğini anlatmıştı.

Gecelerini ibadetle ihyâ eden kayınpederim İsmail Hakkı Efendi de bana, bir gün saatten "Allah, Allah" sesini duyduğunu söylemişti. Allah, kendisine rahmet eylesin ve bu satırları okuyan o muhterem zât ile birlikte bu fakiri de rahmetle ansın.

Yüce Allah, her şeyin, bizim anlamadığımız bir biçimde Allah'ı tesbih ettiğini bildirdikten sonra Halîm ve Ğafûr sıfatlarını hatırlatmaktadır. Yani Allah, kendisine isyân edeni cezalan­dırmakta acele etmez, ona süre tanır, fırsat verir. Tevbe ederse, onu affeder. Ama şirk ve küfrüne devam ederse perişan eder. Peygamber (s.a.v.): "Allah zâlime mühlet verir, nihayet yakaladığı zaman da bırakmaz" buyurmuştur.

İnce işlet Mekteb-i dünyada daim fikrini
Dinle eşya cüzlerinden Halikın sen zikrini!

 

***