İSMAİL İLE İLGİLİ HURAFE (5)
Salı, 21 Şubat 2017 00:00

İSMAİL İLE İLGİLİ HURAFE (5)

(...dünden devam)

Hz. İbrahim'in, Filistin'den bin kilometre uzakta bulunan bir çöle, karısını ve çocuğunu götürüp bırakması ve oraya birkaç kez gidip tekrar Filistin'e dönmesi, garîb görünebilir. Fakat bütün İslâm kaynaklarının böyle anlatması, olayın doğruluğunu kanıtlar. Ayrıca Yahudîlerin, Güney Yemen'de yerleştikleri ve orada bir devlet kurdukları da bilinmektedir. Demek ki eskiden beri Yahûdîler, Yemen'le Filistin arasında seyâhat etmişlerdir.

Müsteşriklere göre Medine'ye yerleşmiş olan Yahudi kabileleri, İbrahim'in, İsmail'i Mekke'ye götürüp bıraktığını Araplara telkin etmek suretiyle Yahudilerle Arapların kardeş olduklarına, aynı kökten geldik­lerine inandırarak onları kendilerine bağlamağa ve onlar arasında güven içinde yaşamağa çalışmışlardır.

Unutmamak gerekir ki, bu hikâye, orijinal Kur'ân vahyi değil, ibret için, bilinen bir kıssanın vahyen anlatılmasıdır. Önsözümüzde vurgula­dığımız gibi bu tür anlatımlarda önemli olan, hikâyenin târihî vukuundan ziyâde, Peygamber zamanında yayılmış ve halkın olaya inanmış olmasıdır. İşte Kur'ân-ı Kerîm, onların inandığı bir olayı anlatarak onları ataları İbrahim'in tevhîd yoluna girmeğe çağırmıştır.

O zaman Medine ve civarında yaşayan Yahudiler de İbrahim'in Mekke'ye geldiğini söylüyorlardı. Bu hikâye böyle yerleşmiş, gerek Araplar, gerek Yahudiler o zaman bu inançta birleşmişlerdi. Esasen itikada dayanan bir mesele olmadığından Kur'ân, kıssayı onların bildiği şekilde anlatarak puta tapanları, İbrahim'in tevhid yoluna çağırmıştır.

Kur'ân-ı Kerîm'deki kıssalar, hep o zaman halk arasında anlatılanlara uygun şekilde gelmiştir. Çünkü bunlar hatırlatma ve öğüt vermek için anlatılmaktadır. Onların bilmedikleri şeyler veya bildiklerinin tersine şeyler söylense, kabul etmezlerdi. İlâhî hikmet, bu kıssaların, onların bildikleri şekilde anlatılmasını uygun görmüştür ve öyle anlatılmıştır ki insanlara etkili olsun. İnsanların bildikleri önemli olaylar, etkin şekilde anlatılırsa kalbe tesîr eder. İşte Kur'ân'ın amacı da gönülleri etkilemektir.

Konu üzerindeki görüşlere işâret için bunları anlattık. Bizim kanâ­atimize göre olay, İslâm tarihçilerinin anlattığı biçimde geçmiştir.

İslâmiyet'te on iki imam diye bir şey yoktur. Bunlar Hz. Peygam­ber'den sonra meydana gelen bölünmelerin ardından zuhur eden Şîîliğin kabulüdür. Peygamber'den sonra on iki imam gelecek diye ne bir âyet ne de sağlam bir hadis vardır. Bu konudaki rivayetlerin hepsi sonraki asırların ürünüdür.

(devamı yarın..)