TASAVVUFTA SALİK-MÜRŞİT MESELESİ VE KUR’ANA GÖRE ŞİRK
Cumartesi, 28 Ocak 2017 00:00

TASAVVUFTA SALİK-MÜRŞİT MESELESİ VE KUR’ANA GÖRE ŞİRK

(...dünden devam)

Okurumun sorusunun devamı:

Bu aydınlatıcı cevap için teşekkürler hocam. Sizin Tasavvuf hakkındaki kitabınızı da okuyacam. Ama kişisel bir merakım var: Sizin "Görünmeyen Âlemin İzleri" ve "Bir Ömür Böyle Geçti" isimli kitaplarınızda da belirttiğiniz üzere, sülûkta üst mertebelere ulaşan bazı istisna kişiler (ki buna sizin hocanız da dâhil) hepimizde olan ama çoğumuzun işletemediği birtakım ruhsal yetenekleri işletir hale geliyorlar. Batı'da psikoloji ve parapsikoloji dallarının araştırdığı bu yetenekler telekinesis, astral yolculuk, telepati gibi isimlerle belirtiliyor. Tasavvuf büyüklerince tayy-i zaman ve tayy-i mekân olarak tanımlananan ve bazen hiç dinle alakası olmayan kişilerde de görülebilen bu özelliklere sahip olmak; amel de üstün olmaya, Allah'ın rızasını kazanmış olmaya bir delil olarak görülebilir mi? Saygılar...

Cevap: Değerli kardeşim önceki cevabımda da belirttiğim gibi tasavvuf ruhsal yetenekleri geliştirme ve ruhsal olgunlaşma yöntemidir. Tabii bu uğraş İslâm ile başlamış değildir. İslâm'dan önce de vardı. Hele Hinduizm’de, Hint dinlerinde yoğunluklu olarak uygulanan bu yöntemin adı fakirizmdir. Zaten siz de bu konuları gayet iyi biliyorsunuz. Bir büyüğüm "Keramet hâsse-i İslâmiyye'den değil, hâsse-i İnsaniyyedendir." derdi. Yani maneviyata yönelen herkeste olağanüstü şeyler görülebilir. Böyle hallerin görüldüğü herkes mutlaka Allah katında makbul insan demek değildir. Makbul insan, İlâhî Kitapların ve özellikle Son Kitabın prensipleri doğrultusunda hareket eden insandır. Bu konuda ünlü mutasavvıf Bâyezîd-i Bestâmî'nin şu sözü ölçüdür:

"Bir insanın gökte uçtuğunu, suda yürüdüğünü görseniz dahi onun amellerini (eylemlerini) Kitap ve Sünnet terazisiyle tartmadan kabul etmeyiniz. İşte ölçü: Kitap ve Sünnete göre yaşamaktır; kerametler izhar etmek değildir. Sülemî Hazretleri, "Peygamberlere mu'cize göstermek nasıl farz ise, mutasavvıflara da kerametleri gizlemek öyle farzdır" der. Zaten zamane şeyhlerine yakıştırılan o keramet rivayetlerinin çoğu da müritlerin üretimidir, gerçekle ilgisi yoktur. Önemli olan uçup kaçmak değil, olgun insan, iyi ahlak sahibi, sırat-ı müstakîmde yürüyen insan olmaktır. Selam ve sevgilerle.

***