MUTLAK GAYBI YALNIZ ALLAH BİLİR (3)
Salı, 03 Ocak 2017 00:00

MUTLAK GAYBI YALNIZ ALLAH BİLİR (3)

(...dünden devam)

Gaybı bilmeyen Peygamber'in, Kıyâmetin ne zaman kopacağını bilmediğini de ısrarla vurgulamıştır:

Sana o sâatten soruyorlar: Ne zaman gelip çatacak diye. De ki 'Onun bilgisi, ancak Rabbimin yanındadır. Onu zamanında ortaya çıkaracak olan yalnız O'dur. O göklere de, yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir.' Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: 'O'nun bilgisi Allah'ın yanındadır. Fakat insanların çoğu (bu gerçeği) bilmezler.' De ki: 'Ben kendime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, kendime çok yarar sağlardım (defînelere sâhibolurdum). Bana kötülük dokunmamış, beni cin çarpmamıştır. Ben sadece inanan bir kavim için uyarıcı ve müjdeleyiciyim'.” (A‘râf: 39/187-188)

O sâ‘atin ne zaman demir atacağını (gelip çatacağını) sana soruyorlar. Sen onu nereden bileceksin? Onun sonucu (kesin bilgisi) Allah'a âittir." (Nâzi‘ât: 81/42-44) âyetleri, Peygamber'in, Kıyâmetin ne zaman kopacağını da bilmediğini açıklıkla belirtmiştir.

De ki: 'Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı (gizliyi) bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler'." (Neml: 48/65)

Gaybı bilmek Allah'a mahsustur." (Yûnus: 51/20),

Göklerin ve yerin gaybı (gizleri) O'na âittir (O, bütün gizleri bilir)." (Nahl: 70/77) âyetleri, Allah'tan başka kimsenin gaybı bilmediğini vurgulamaktadır. Hz. Ayşe: "Kim Muhammed, yarını bilirdi derse Allah'a iftirât etmiştir" demiştir.

Peygamber'in gaybı bilmediği, ansızın gelecek olan Kıyâmet olayının zamanının kimseye bildirilmediği hakkındaki bu kadar kesin kanıta rağmen yine de Peygamber'in, bütün sırları bildiği, âhiret olaylarını, tâ Kıyâmet alâmetlerinden, Yüce Mahkemenin ve sonucunun ayrıntılarına kadar bütün gizli olayları bildiği iddiâ edilmiş ve bu konudaki ayrıntılı haberler, hadîs mecmu‘alarını doldurmuştur. Kur'ân'ın açık ifadelerine ters düşen bu haberler, kendi aralarında çelişkilerle doludur.

A'raf 187. âyetin açık ifadesine göre ansızın gelecek olan Kıyâmetin, gelişinden önce görünecek belirtileri olmaz. Çünkü henüz gelmeden birtakım belirtileri görünecek olsa, Kıyâmet ansızın değil, yavaş yavaş gelecek demektir. Görünen alâmetlerinden, kendisinin geleceği anlaşılır. Bu ise ansızın gelme değildir. Gece veya gündüzün, beklenmedik bir anda bir depremin olması, ansızın vuku bulan bir olaydır. Eğer depremin olacağı bilinse ve belirtileri ortaya çıksa idi, o, beklenen bir olay olduğu için artık ansızın meydana gelen bir olay vasfını taşımazdı. Âyetler, Kıyâmetin hiç beklenmedik bir anda, ansızın geleceğini bildirmektedir.

Doğrusu şudur ki: Peygamber'e verilen gayb bilgisi, ona vahyedilen Kur'ândır. "De ki: 'Ben elçilerden bir türedi değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum ve ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim’." (Ahkaf: 9) âyeti, Peygamber'in, Allah’ın vahiy, ilhâm veya keşif ile kendisine bildirdikleri dışında, geleceği bilmediğini haber veriyor. O, Allah ile insanlar arasında bir elçidir. Allah'tan kendisine vahyedilenleri, hiçbir şey gizlemeden, bazı bilgileri özel bazı kişilere tahsis etmeden herkese duyurmuştur.

(devamı yarın..)