OSMANLI DÖNEMİNDE YENİLİKÇİLİK AKIMI (5)
Cuma, 02 Aralık 2016 00:00

OSMANLI DÖNEMİNDE YENİLİKÇİLİK AKIMI (5)

(...dünden devam)

“Yarım Fakîh Din Yıkar” adlı makalesinde “Arapça ibarelerden hüküm çıkarmanın, siyaset usullerini Kur’ân ve Hadîs’te aramanın anlamsızlığı” üzerinde duruyor, “İbâdetler için bunu esas kabul ederiz, fakat dünya işleri için olamaz, çünkü siyaset ilminin kaynağı coğrafya, iktisat ve ahlâktır.”, “Dünya hükümlerini, bilmece çözer gibi Arapça ibarelerin tartı(şıl)masından çıkarmış olmasaydık, adamakıllı bir memleket idaresi kurardık.”, “Fakîhlerin dayanakları nelerdir? Kitâb, Hadîs, İcmâ‘ ve Kıyâs. Onlara göre Kur’ân’da bir kelime, bir harf yoktur ki yora yora ondan bir hüküm çıkarılmasın. Sonra aynı yöntem, Peygamber’in, tanınmış insanların sözlerine de uygulanır. Ama bunlar üzerine bir devlet yönetimi kurulamaz. Nitekim her devlet adamı, Farst’tan, Roma’dan derme çatma topladığı yasalarla ülkeyi yönetti. İstanbul da bugün, Fransızca’dan çevirdiği yasalarla ülkeyi yönetip gidiyor.”, “Şarkın akıl tezgâhları, bu oyuncakları çıkarırken Garb (Batı) bilime ve tekniğe güç veriyordu. Hangi taraf kârlı çıktı? Şurasını biliriz ki mesafeleri kısaltan onlardı. Süveyş Kanalı’nı onlar açtılar. Dünyâyı 80 günde dolaşma imkânlarını onlar kurdular.”[1], “Hadîslerin, Peygamber’in ağzından çıktığını nereden biliyoruz? Sahîh dediğimiz kitapları toplayanlar Peygamber’i görmemişlerdir. Onların birçoğu sonradan uydurulmuştur.”[2], “Fıkıhtaki ibâdet bahsini dünyaya âit hükümlerden ayırmalı, bunları ayrıca bağımsız olarak yazmalıdır.”[3]

Suâvî, bankacılık sistemindeki düşük faizin caiz olduğu, haram olanın, kat kat riba olduğunu ileri sürmüş, bu yüzden hayli eleştiriye uğramıştır. Ona göre: “Faiz ve riba iki ayrı kelimedir. Anlam ve meselelerini birbirine karıştırmamalıdır. Faiz, ödünç alınan para için, karşılığında fayda olmak üzere verilen şeydir. Bu faizin benzeri icaredir. Meselâ bir ev veya tarlayı kira ile tutanların (isticar edenlerin), onun sahibine verecekleri faydaya faiz denilir. Kirasız ve borçsuz yaşanabilir mi? Bu mümkün değil. Acaba kira bedeli olmadan kiralayan, faizsiz borç veren bir cemiyet bulundu mu? Evet, Peygamber’in hayatında, yüksek sa­hâbîler, kârsız borç (karz-ı hasen) verdiler. Ama her yuvarlak, ceviz midir? Her vakit, Peygamber’in vakti değildir. Muâmelâtsız medeniyet olmaz. Borç verip almadan muâmelât tamamlanmaz. Bu tanıma göre şerîat bilginlerinin faize cevaz vermeleri gerekir. Gerçekte de vermişlerdir. Müctehidlerden İmam-ı Muhammed’den sormuşlar: “Bir adam, aldığı 1000 (bin) dirhem borç karşılığı olarak tarlasının ekip biçilmesi hakkını vermiş, bu tarlanın geliri ona (ödünç verene) helâl olur mu?” İmam “Helâldir” demiş (el-Multeka, el-Muhît, Fetâvây-i Alemgîrî vb.) İmam-ı A‘­zam’dan rivâyet edilen, “Menfaat sağlamak için borç ribâdır” sözü yanlıştır. Kur’ân’da “Kat kat fazlasıyla faiz yemeyiniz” buyuruluyor. Harâm olarak gösterilen özel kayıt, fahiş faiz içindir, onun harâm olduğunda şüphe yoktur. Bir memlekette, normal faiz ile fahiş faizi ayırmanın ölçüsü, o memleketin servet ve zenginlik derecesidir.

(devamı yarın..)

 


[1]. Neşet Halil Atay, Kendi İfadesine Göre Ali Suavi, İstanbul Dergisi, c. 3, sayı 25, 1 Aralık 1944, sayı 33 Nisan 1945’e kadar 8 dizi sürmüştür.

[2]. Aynı.

[3]. Suavi bu sözüyle bağımsız İlmihal kitapları yazılmasını önermektedir ki, daha sonra bu yolda eserler yazılagelmiştir.