OSMANLI DÖNEMİNDE YENİLİKÇİLİK AKIMI (2)
Salı, 29 Kasım 2016 00:00

OSMANLI DÖNEMİNDE YENİLİKÇİLİK AKIMI (2)

(...dünden devam)

Uzun süre devletle ulemâ ve tarîkatler arasında uyum sürdükten sonra 11/17’nci asırlarda modern dünya ile karşı karşıya gelince iki kuruluş arasında muhalefetler görülmeğe başladı. Bu muhâlefet, kahve, tütün içme, alkollü içki, ipek, altın kullanma, devletin ve Allah’ın üstünde yahut dışında güçlere inanma gibi muhalefet konuları önemsiz gibi gelirse de ekonomide baş gösteren kriz, enflasyon gibi ekonomik rahatsızlıklarla birleşince bunlar önem kazanıyordu. Bu ihtilâflar, dinde bid‘at terimini ihtilâf merkezi yaptı. Ulema ve meşâyih birbirlerini bid‘atçilikle suçlarken devlet, krizi bunların birbiriyle ihtilâfına yıkmayı fırsat bildi.

Bununla beraber modern dünya ile karşı karşıya gelmeden önce ne ulemânın, ne de tarîkatlerin yapısında bir değişiklik görüldü. Ancak bundan, ulemânın, her zaman yeniliğe karşı olduğu anlaşılmamalıdır. Osmanlı Devleti’nin yapısı gereği, yeni olaylar karşısında ulemâ, maslahat (kamu yararı) prensibine göre hareket etmiştir. Yalnız sayılı birkaç sorunda ulemâ, devletin yenilik girişimine muhalif olduğunu göstermiştir. Bir sürtüşme durumunda ulema, tarîkatlerden yana değil, devletten yana tavır koymuştur. Ve ulemânın saldırısı sonucunda tarîkatler daha çekinceli davranmak durumunda kalmışlardır. İşte tarîkatlerin zamanla fikren gerilemesinin sebebi budur. Ulemâ genelde devletten yana olmakla beraber oldukça ölçülü ve hoşgörülü davranmıştır. Böylece her iki dinî kuruluşta da 1800’den çok önce gerileme başlamıştır. 11/17’nci yyıl ortasında Koçi Beg, yazdığı Risalede ulemânın bilimsel gelişmeye ayak uyduramadığını dile getirmiş, daha sonra Hacı Halîfe (Kâtip Çelebî) “Mîzânu’l-hakk fî İhtiyâri’l-Ahakk adlı eserinde, ulema ile şeyhler arasındaki muhalefeti ve medreselerde aklî ve dinî ilimlerin gerilediğini belirtmiştir. Ulemâ dünyevî (zâhirde, şekilde) kalırken tarîkatler de realiteden hayli uzakta kalmıştır.

Yenilikçilik alanında önemli girişimlerin yapıldığı Üçüncü Selim döneminde (1789-1807) ulema, dinde yenileşmeden çok, dünya işleriyle ilgili yeniliklere alâka gösterdiler. Pâdişâha sunulan en önemli reform projelerinden biri, ulemâ arasında saygın yeri olan Abdullah Molla tarafından sunulmuş olandır.

Din alanındaki reform tavsiyelerinden hiçbiri, ne ulemânın başı olan Şeyhülislâmın, ne de meslektaşlarının ilgisini çekmiştir. Bundan dolayı dinî nitelikte biryenilikçilik olmamıştır.Tarîkatler ise daha uzak bir kulvara düşmüş, nihayet bunlardan biri olan Bektâşîlik, ulemanın desteğini alan Padişah II. Mahmud tarafından 1826’da Yeniçeri askerî teşkîlatının kaldırılmasıyla önemli bir yara almıştır. Çünkü iki örgüt (Bektâşîlikle Yeniçerilik) arasında çok yakın ilişki vardı. O zamandan itibaren tarî­katler, iki istisnâ dönemi dışında bir gelişme göstermemişlerdir. Bu istis­nâlardan biri II. Abdulhamid dönemi (1876-1909), diğeri de 1940’­lardan sonraki dönemdir.

(devamı yarın..)