KUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI (MODERNİZM) (1)
Pazartesi, 21 Kasım 2016 00:00

KUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI (MODERNİZM) (1)

20’nci asrın ilk yarısına damgasını vuran İslâh Düşüncesi 1) Tarîhi, 2) Başlıca Prensipleri, 3) Temel doktrinleri, 4) Çağdaş Arap ve İslâm ülkelerindeki yansımaları açısından incelenmelidir:

A) Târîhî Perspektif İçinde İslâh:

1– İslâm kültüründe yaygın bir terim olan İslâh kelimesi, Sulh kökünden türetilmiştir. İslâhın fail ismi muslih, bunun çoğulu muslihûn (muslihîn), düzeltenler, güzel iş, barış yapanlar, komşularıyla iyi geçinenler, insanları düzeltmeğe çalışanlar anlamına gelir. İşte yenilikçiler dini katmalardan ayıklayarak, sâf, öz haline getirmeğe, bozuk düzen giden toplumun halini düzeltmeğe çalışanlardır.

Yenilikçiler, kendilerini, Kur’ân’da insanlığa örnek olarak gösterilen yenilikçi peygamberlerin izleyicileri (özellikle bkz. 39 (7), 51 (10), 52 (11) ve 45 (20)’nci sûreler), özellikle de Hz. Muhammed’in misyonunu devam ettirenler olarak görürler (bkz. eş-Şihâb: Mayıs, 1939, s. 183. Muhammed el-Muslihu’l-A‘zam). Böylece İslâm temeline bağlanmış olan islâh, sadece 20’nci yüzyılın başında, İslâm dünyasında ortaya çıkan entellektüel eğilimlerin bir tezahürü olmaktan çok daha derinlere uzanmaktadır.

2– Târîhî kökü: Yenilikçi akım, İslâm tarihinin dinî ve kültürel bir yönünü (dilimini) oluşturur.

İslâh, “Emr-i bi’l-ma‘rûf nehy-i ani’l-munker: İyiliği emretme, kötülükten kaçındırma” prensibinin entellektüel bir uygulamasından ibarettir.

Yenilikçiler (islâhçılar), inananları sâlih amel(eylem)e teş­vik eden âyetleri, çalışmalarının delîli görmektedirler: وَ عــَمِلَ صَاِحًا: ve sâlih amel (yararlı iş) yaptı” (Bkz. Kasas: 49/19, A‘râf: 39/170, En‘âm: 55/42. âyetlere ve özellikle Hûd: 52/88. âyet­lerden peygamberlerin ve onların vârisi olan bilginlerin asıl misyonunun islâhçılık (yenilikçilik) olduğunu ve islâhçı olmanın gereğini anlarlar). Ayrıca Hz. Peygamber’in, her asırda dine tazelik getirecek bir yenilikçi (müceddid) geleceğini bildiren hadîs de yenilikçi akımın ilhâm kaynağıdır. “Toplum, hiçbir zaman mü­ceddidden yoksun kalmaz.” prensibi, islâhçılığın bütün aşamalarında temel delîl görülmüştür. Çünkü Sünnet, İslâmî yaşantının en güzel yoludur: لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِى رَسُولِ اللهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللهَ وَ اليَوْمَ لْآخِرَ وَ ذَكَرَ اللهَ كَثِيرًا: Andolsun Allah'ın Elçisinde sizin için Allah'a ve âhiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah'ı çok anan kimseler için, (uyulacak) en güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb: 97/21), “لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِيهِمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللهَ وَ الْيـَوْمَ اْلآخِرَط وَ مَـنْ يَـتَـوَلَّ فَإنَّ اللهَ هُوَ الْغَنِىُّ الْحَمِيدُ: Andolsun, onlarda (İbrâhîm’de ve ona inananlarda) sizin için, Allah'ı ve "Son Günü" arzu edenler için güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) Allah işte zengin, övgüye lâyık olan O'dur. (Müm­tehine: 111/6). Ehl-i Sünnet yolunun temel elemanı Kitâb ve Sünnettir.

(devamı yarın..)