ÖNYARGILILARA CEVABIMIZ (5)
Cuma, 28 Ekim 2016 00:00

ÖNYARGILILARA CEVABIMIZ (5)

(...dünden devam)

Enbiya Suresinde Hz. Muhammed’in, âlemlere rahmet olarak gönderildiği vurgulan­maktadır. Şimdi düşünelim: Dünya nüfusu ne kadar? Takriben yedi milyar. Bunların ancak 1,5 milyarı Müslüman. 2 milyar kadarı Hıristiyan, yirmi 20 veya 30 milyonu Yahudi, geri kalanın pek çoğu Budizm, Hinduizm, Şintoizm gibi çeşitli din mensupları. Eğer Hz. Muhammed’in gelmesiyle, onun dinine girmeyip kendi dinlerinde kalan 5,5 milyar insan cehenneme gidecekse, Hz. Muhammed’in rahmetliği nasıl izah edilebilir?

Aşağıdaki âyetler de Kitâb ehli içinde bulunan iyi niyetli insanları övmekte ve âhiret ödülü ile müjdelemektedir:

Kitap ehlinden öyleleri var ki Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar; Allah'a karşı saygılıdırlar; Allah'ın âyetlerini birkaç paraya satmazlar. Onların mükâfâtı da Rableri katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. (Âl-i İmrân: 199)

Kur'ân, Allah'ın birliğine inanan ve yalnız O'na tapan insanların, birbirlerine destek olmalarını, tek Allah'a iman ve ibadette birleşmelerini istemektedir:

“De ki: “Ey Kitap ehli, bizim ve sizin aramızda ortak olan söze gelin: Yalnız Allah'a tapalım, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; birbirimizi Allah'tan başka rablar edinmeyelim." (Âl-i İmrân: 64)

Kur'ân-ı Kerîm, Kitap ehlini, şirki bırakıp tevhîd sözünde birleşmeğe çağırmaktadır. İşte Âl-i İmrân 94/64 de Kitap ehliyle Müslümanlar arasında ortak olan söz, İslâm kelimesinde özetlenen bu tevhîd prensibidir.

Kur'ân-ı Kerîm, aşırı davranışlarıyla dinlerini bozan, dinin ruhundan ayrılan çıkarcı Kitap ehlini kınar ama Kitap ehlinin hepsini aynı kategoriye sokmaz. Peygamberlerini tanrılaştıran yahut Allah'ın oğlu mertebesine çıkaran veya Allah’ın üç varlıktan oluştuğunu söyleyen Kitaplıları kâfirlikle nitelerken (Mâide: 110/72-73), dinlerinin aslı olan tevhîde bağlı kalanları övmektedir.

Âl-i İmrân Sûresinin 112. âyetinde de peygamberlere karşı olumsuz davranışlar içine giren Yahûdîlerin, Allah’ın gazabına uğradıkları belirtildikten sonra; hepsinin bir olmadığı; Kitâb ehli içinde Allah’a ve âhirete inanıp, geceleri ibâdet eden, hayır işlerine koşan sâlih kimselerin de bulunduğu ve öylelerinin ödüllendirileceği, üzüntüye uğratılmayacağı vurgulanmaktadır.

Görülüyor ki Kur'ân-ı Kerîm, bir milleti topyekün azâba mahkûm etmemiş, indirilen Hak Kitâbı'nın ruhuna bağlı kalanların ödüllendirileceğini; onun yolundan ayrılanların da cezâlandırılacağını belirtmiştir. Bu, Allah'ın genel yasası, İlâhî prensibidir. Son Peygamber Hz. Muhammed'e inanmış olduklarını söyleyen herkesin de cennete gideceğini söylemez, ancak Allah'a ve âhirete inanıp sâlih amel yapanların cennete vâris olacaklarını vurgular. Kur'ân'a göre îmân, sadece kuru bir sözden ibaret değildir. Güzel eylemler biçiminde görünen kesin düşüncedir. Ra‘d Sûresinin 19-24’ncü âyetlerinde cennetlik olan mü’minlerin vasıfları anlatılmaktadır. Bunlar sadece "İnandık" diyenler değil, fakat sözlerinde duran, Allah'ın buyruğunu yerine getiren, Allah'a saygılı, âhiret hesabına inanıp bundan korkan, Hak yolunda çekilecek eziyetlere sabreden, namazlarını kılan, Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan gizli ve açık sadaka veren, kötülüğü iyilikle savan kimselerdir.

(devamı yarın..)