ÖNYARGILILARA CEVABIMIZ (3)
Çarşamba, 26 Ekim 2016 00:00

ÖNYARGILILARA CEVABIMIZ (3)

(...dünden devam)

A’raf Suresinden yıllar sonra Medine’de inmiş olan ve iniş tarihi bakımından 92. Sure olan Bakara Suresinde ve iniş tarihi bakımından 110. Sure olan Maide Suresinde de Allah’a, âhirete inanıp güzel işler yapan İlahi din mensuplarının Allah tarafından cennetle ödüllendirilecekleri, korku ve üzüntü çekmeyecekleri vurgulanmaktadır:

“Şüphesiz inananlar; Yahûdîler, Hıristiyanlar ve Sâbiîler(den) Allah’a ve âhiret gününe inanan ve iyi iş(ler) yapanlara, Rableri katında mükâfât vardır; onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecek­lerdir.”

Hiç kimsenin cenneti tekeline almaya hakkı yoktur. Bu tür daraltıcı düşünceler Kur’ân’ın evrensel mesajına aykırıdır.

Kur’ân-ı Kerîm, evrensel bir mesaj getirmiş, âhiret saâdetine erip cennete girmek için gerekli şartları açıklamıştır. Bunlar: Allah'a şirksiz, âhirete şeksiz inanmak ve sâlih amel (dünyâya ve âhirete yararlı güzel işler) yapmaktır.

Kur'ân'a göre İslâm, yalnız Allah'a tapmak, ibâdeti yalnız O'na özgü kılmaktır.Ünlü Alman şairi Goethe İslâm'ın anlamını çok güzel ifade eder:

"Wenn Islam Gott ergeben heisst

Im Islam leben und sterben wir alle."

"Eğer İslâm, teslim olmak anlamına geliyorsa Allah'a

Hepimiz yaşayıp ölmekteyiz İslåm'da." (Haarman, Maria (Hrsg): Der Islam (Ein Lesebuch). München: Beck, 1992, s. 36)

Bu anlamıyla bütün peygamberler İslâm'ı getirmişlerdir. Kur’ân'da İslâm kelimesi, yalnız Hz. Muhammed(s.a.v.)in getirdiği din için değil, bütün peygamberlerin getirdiği din için kullanılmıştır. Çünkü peygamberlere verilen mesajın mâhiyeti aynıdır. Hepsi insanları tek Allah'a kulluğa, âhirete îmâna ve sâlih amele çağırmıştır. Bu bakımdan misyonları aynı olan peygamberler arasında bir ayırım yapılamaz:O’nun elçileri arasında bir ayırım yapmayız.” (Bakara: 285) Yüce Allah, ilk elçisi olan Nûh'a neyi vahyetmiş ise, son elçisi Muhammed(ikisine de selâm olsun)a da onu vahyetmiştir: Biz Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik...” (Nisâ : 163. Ayet)

131- Rabbi ona: “İslâm ol!” demişti, “Âlemlerin Rabbine teslîm oldum.” dedi. 132- İbrâhîm de bunu kendi oğullarına vasiyyet etti, Ya’kub da: “Oğullarım, Allah, sizin için o dîni seçti, bundan dolayı sadece müslümanlar olarak ölünüz.” (dedi). 133- Yoksa siz, Ya’kub’a ölüm (hali) geldiği zaman orada mı idiniz? O zaman (Ya’kub), oğullarına: “Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?” demişti. “Senin tanrın ve ataların İbrâhîm, İsmâ‘îl ve İshak’ın tanrısı olan tek Tanrı’ya kulluk edeceğiz, biz O’na teslîm olanlarız.” dediler. (Bakara: 131-133)

“Allah’a, bize indirilene, İbrâhîm’e, İsmâ‘îl’e, İshak’a, Ya’kub’a ve sıbt(torun kabîle)lere indirilene, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya verilene ve (diğer) peygamberlere Rabbleri tarafından verilene inandık, onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz Allah’a teslîm olanlarız.” deyin. (Bakara: 136)

"111- Havârîlere: 'Bana ve elçime inanın!' diye vahyetmiştim (kalblerine bu düşünceyi atmıştım); 'İnandık, bizim müslümanlar olduğumuza şâhidol!' demişlerdi. 112- Havârîler demişlerdi ki: 'Ey Meryem oğlu Îsâ, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi? (Îsâ): 'İnanıyorsanız Allah’tan korkun!' dedi." (Mâide: 111-112) âyetleri, Hz. Îsâ'ya inanan Havârîlerin de müslüman olduğunu söylemektedir. Demek ki İslâm, sadece son dînin adı değil, bütün İlâhî dinlerin ortak adıdır. Bu dinlerin, dillere göre adları başka başka olsa da ruhları İslâm'dır.

(devamı yarın..)