ÖNYARGILILARA CEVABIMIZ (2)
Salı, 25 Ekim 2016 00:00

ÖNYARGILILARA CEVABIMIZ (2)

(...dünden devam)

İşte A’raf 157. Âyette bu iyi niyetli kimi Hıristiyanların olumlu davranışlarına işaret edilerek şöyle buyurulmaktadır:

Onlar ki yanlarındaki Tevrât ve İncil'de yazılı buldukları o Elçi'ye, o ümmi Peygamber'e uyarlar. O (Peygamber) ki, kendilerine iyiliği emreder, kendilerini kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri harâm kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. O'na inanan, destekleyerek O'na saygı gösteren, O'na yardım eden ve O'nunla beraber indirilen nura uyanlar, işte felâha erenler onlardır.”

İniş tarihi bakımından 39. Sure olup Mekke döneminin ortalarında inmiş bulunan A’raf Suresi bu âyetinde, o tarihlerde Mekke’de yaşamakta olan kimi Hıristiyanların Kur’ân’a karşı olumlu tutumları övülmektedir. Bu adamlar kendi dinlerini bırakıp da Müslüman olmuş değillerdi. Zaten o zaman henüz İslâm’ın ahkâm (Şerîat) kısmı tamamlanmamıştı. Varaka da Hristiyan’dı, ötekiler de. Ama gelen vahiylerin Hz. Muhammed’in peygamber olduğuna inanmışlar ve ona manen destek olmuşlardı.

İşte bu âyette, Hz. Muhammed’in peygamberliğine inanıp onu destekleyen Kitap ehli insanların felaha erecekleri, kurtuluşa erecekleri belirtilir. Kur’ân iyi niyetli Yahudi Hıristiyan insanların kurtuluş ereceklerini, Mekke döneminde inen surelerde vurguladığı gibi daha sonra Medine döneminde inmiş olan surelerde de vurgulamıştır. Kur’ân âyetleri arasında çelişki yoktur. Allah kelamında çelişki olamaz.

Nitekim yine A’raf Suresinin 159. ve 181. Âyetlerinde: Mûsâ kavmi içinde Hakka uyup hak ile adâlet yapan bir topluluk vardır.... Yarattıklarımız arasında Hakka uyup hak ile adâlet yapan bir topluluk vardır.” buyurulmaktadır.

Kur’ân, hiçbir millleti topyekün cehenneme mahkûm etmez. Her milletin içinde iyilerin ve kötülerin bulunduğunu, Yahûdîlerin de çoğu sapmış olsa dahi içlerinde ılımlı, iyi işler yapan, temiz kalbli kişilerin bulunduğunu vurgular: İçlerinde tutumlu (ılımlı) bir ümmet var, ama onlardan çoğu, ne kötü işler yapıyorlar!” (Mâide: 66).

Mâide Sûresi’nin 43-44’ncü âyetlerinde Tevrât'ın hükümlerini güzel uygulayan Yahûdî din adamları övülüp, Tevrât'taki İlâhî hükümleri uygulamayanların kâfir oldukları vurgu­landıktan, sonra İsâ'ya da İncîl'in verildiği bildirilmekte ve: “İncîl sahipleri, Allah'ın onda indirdiğiyle hükmetsinler(İncîl’in hükümlerini uygulasınlar).” (Mâide: 47) buyurul­maktadır.

Aynı sûrenin 66, 68. Âyetlerinde de: Tevrat’ın ve İncîl’in ve Rablerinden kendilerine indirilenlerin hükümlerini uygulasalar, bolluk içinde yaşayacakları; Tevrat’ın, İncîl’in ve Rablerinden kendilerine indirilenin hükümlerine uymadıkça Kitap ehlinin bir esas üzerinde olmayacakları belirtilmektedir.

Görüldüğü üzere Kur'ân, kendinden önceki İlâhî kitapları kaldırmıyor, onları övüyor, kendisinin de onlara uygun olarak indiğini söylüyor. Kitaplarının gösterdiği yoldan ayrılanları kınarken, Kitaplarının ruhuna bağlı kalanları övüyor.

A’raf’tan epey sonra Mekke’de inenlerin 61. Sırasını alan Fussilet Suresinde daha genel bir ifade ile: “’Rabbimiz Allah'tır’ deyip, sonra doğru olanların üzerine melek­ler iner: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size söz verilen cennetle sevinin!’ (derler)." (Fussilet: 30) buyurmuştur.

(devamı yarın..)