BİR ESKİ BAKANIN TUHAF DİN YORUMU (2)
Cumartesi, 15 Ekim 2016 00:00

BİR ESKİ BAKANIN TUHAF DİN YORUMU (2)

 

(...dünden devam)

 

 

Cevap: Benim bildiğime göre Namık Kemal Zeybek bir medrese veya İlahiyat Fakültesi mezunu değildir. Dini fetva vermeğe ehil olup olmadığını bilemem ama bu cevap tatmin edici görünmemektir. Elbette Kur'ân'da namaz kelimesi geçmez. Çünkü namaz kelimesi Farsça bir kelimedir. Kur'ân'da kıyamlı rükû’lu ve secdeli ibadetin adı "salâttır" İranlılar Müslüman olunca salât kelimesini Farsçaya "Namaz" şeklinde çevirmişlerdir. Özbekistan ve Afganistan gibi ülkelerde yaşayan kimi Türkler Farsça konuşurlar. Ayrıca Büyük Selçuklular İran'da hüküm sürmüşler ve resmi dil olarak Farsçayı kullanmışlardır. Ta Karamanoğlu Mehmet Bey'e kadar devletin resmi dili Farsça idi. Farsçaya namaz olarak çevrilen Salât kelimesini Türkler de Türkçe'ye Farsça'nın etkisiyle "Namaz" olarak çevirmişlerdir. Ama ifade etmek istedikleri ibadet, Arapçada salat olarak belirtilen rüku'lu, secdeli ibadettir. Namaz kelimesiyle kastedilen salâttır. Kur'ân'da namaz yok demek, elbette tartışma çıkarır. Arapça Kur'ân'da niçin Farsça namaz kelimesi olsun? Elbette Farsça olan "Namaz" kelimesi yok ama rükû'lu ve secdeli ibadet anlamındaki salat sık sık geçer. Kur'ân'ın ilk Suresinde "Gördün mü şu men‘edeni? Salatı kılarken bir kulu (namazdan)?Gördün mü, ya o (kul) doğru yolda olur." (Alak: 9-10)

Burada kastedilen salat, du'a değil, rükû'lu ve secdeli ibadettir. Ebucehil Peygamber'in bu tür namazına engel olmak istemişti. Salatı ikame etmek, namaz kılmak demektir. Nisa Suresinin 102. âyetine bakalım: "Sen de içlerinde bulunup onlara salatı başlattığın za­man onlardan bir bölük seninle beraber salata (namaza) dursun ve silâh­larını da yanlarına alsınlar. (Namazda olanlar), secde edince ar­kanıza geçsinler; bu kez na­maz kılmayan öteki bölük gelsin, seninle be­raber namaz kılsınlar, korunma(tedbir)lerini ve sil­âh­larını da alsınlar. İnkâr edenler istediler ki siz silâhlarınızdan ve eşyanız­dan gaflet et­seniz de birden üzerinize bir baskın yapsa­lar. Yağmurdan zah­met çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir gü­nâh yoktur. Ama korunma tedbiri­nizi alın (uyanık bulu­nun). Allah, kâfirlere al­çaltıcı bir azâb hazırlamıştır." 

Maide Suresinin altıncı âyetinde de salatı (yani namazı) ikamet ederken (kılarken) abdest alınması emredilmekte ve abdestin tanımı yapılmaktadır. Birçok yerde "salatı ikamet ediniz" buyurulmaktadır. Kur'ân salat (Türkçe ve Farsçası namaz) ibadetine bu kadar vur­gu yaparken hâlâ Kur'ân'da namaz yoktur demenin bir anlamı var mı?  

Sayın Zeybek’in evlenerek çoğalmayı emreden Kur’ân ve Peygamber öğütlerini şirk sayması cidden şaşılacak şeydir. Peygamberimiz “Evleniniz, üreyiniz. Çünkü ben ümmetimin çokluğuyla övünürüm!” buyurmuştur. Ayrıca doğurgan kadınla evlenmeyi de öğütlemiştir. Kur’ân ise evlilerin cinsel ilişkilerini anlatırken bu ilişkiyi ekim olarak tanımlamakta: Ekim tarlanıza dilediğiniz biçimde varınız!” buyurmaktadır. İşte âyet: “Kadınlarınız sizin tarla­nızdır. Tarlanıza dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için ileriye hazırlık yapın, Allah'tan korkun ve mutlaka Allah’a kavuşacağınızı bilin. İnananları müjdele.” (Bakara: 223)

 

(devamı yarın..)