AYAKLARIN MESHİ HAKKINDA (2)
Pazartesi, 29 Ağustos 2016 00:00

AYAKLARIN MESHİ HAKKINDA (2)*

(...dünden devam)

Eğer ayaklar yıkama organı olsaydı, şöyle olması gerekirdi: Yıka­yın: yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve aşıklara kadar ayaklarınızı. Meshedin: Başlarınızı.” Ama âyet böyle değil. Tam bir simetri içinde iki yıkama ve iki mesh organı saymaktadır. İki temel organın yıkanması, iki uç organın da meshedilmesi emredilmektedir.

Bunların Mesih organı olduğu, âyetin devamından da anlaşılmakta­dır. Çünkü âyetin devamında: “….su bulamamışsanız temiz toprağa teyemmüm edin; ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün.” buyurulmaktadır.Teyemmüm sembolik bir temizlenmedir. Nitekim su bulunmadığı zaman insan, genelde kir, pas bulaşan ellerini temiz toprağa sürerek bir ölçüde temizlenir. İşte su bulunmadığı zaman yıkama organlarına teyemmüm edilir. Ama Mesih organları düşer. Ayaklara teyemmüm edilmesi emre­diliyor mu? Hayır. Eğer ayaklar yıkama organı olsaydı onlara da teyem­müm edilmesi emredilirdi.

Fetvâda âyetteki ka’b kelimesini topuk diye çevirmişler. Vallahi yanlış. Ka’b topuk değil, her ayağın bacakla birleştiği yerdeki iki kemik çıkın­tısıdır. Türkçe buna aşık denilir. Topuğun Arapça karşılığı akib’dir. Âyette akib kelimesi geçmediği halde “topukları yıkayınız” nereden çıktı? Eğer ka’b topuk olsa söz yanlış olur. Çünkü “iki ka’ba kadar…” deniliyor. Peki ayakta iki topuk var mı? Her ayakta iki ka’b (aşık) ve bir akib (topuk) vardır. Âyette ayakların, iki ka’ba (yani iki aşığa) kadar olan kısmının meshedilmesi buyurulmaktadır.

Kur’ân’da emredilen, ayakların aşıklara kadar meshedilmesidir. Müfessirlerin imamı sayılan İmam Taberî ve yine ünlü müfessir Kasimî, Kur’ân’da ayakların meshedilmesinin emredildiğini söylemektedirler.

Ayakların meshedilmesi farzdır, bunu yapmakla abdest alınmış olur. Ama yıkamak daha da iyidir. Çünkü zaten mesihten fazlası yapılmış olur.

Lütfen insaf ile düşünün. Arapça bilen, ama zaman içinde yapılmış önyargılı açıklamalarla etkilen­memiş bir insanvamsehu biruûsikum ve arculikum ila’l-ka’­beyn cüm­lesinden ne anlar? Hiç burada yıka emri var mı? Yok. Öyle ise âyete, içinde bulunmayan şeyi yük­lemeğe ne hakkınız var? Hayret ediyorum doğrusu, gelenek Kur’ân’ın üstüne çıkarılıyor. Bilmem daha ne zaman bu katmaları, çarpıtmaları bırakıp Kur’ân’ın yalın ve kolay beyanına gele­ceğiz?

Yıkama ve meshetme yanlılarının görüşlerini derli toplu ve oldukça ayrıntılı veren Mehâsinu’t-Te’vîl adlı ünlü tefsîrin yazarı Cemaleddîn Kasimî, sonunda kendi görüşünü şöyle belirtiyor:

“Kuşkusuz, âyetin açık anlamından, iki kırâatin de (nasb ve cer kırâatlerinin) meshi farz kıldığı anlaşılır… Çorap ve mest üzerine meshetmenin câiz olması da ayağın mesih organı olduğunu, âyette ayakların meshedilmesinin emredildiğini kanıtlar. Çünkü çorap ve mest üzerine meshetmenin, bu âyetten başka delîli yok­tur. Zîrâ her sünnetin, mutlaka açıkça veya mânâ olarak Allah’ın Kitâ­bında bir temeli vardır. Bunu bil ve iyi belle. Doğruya ulaştıran Allah’­tır.” (Mehâsinu’t-Te’vîl: 6/1896).

(devamı yarın..)

 

*yazı arşivden alınmıştır