KUR’ÂN’DA HÜKMÜNÜ YİTİRMİŞ ÂYET VAR MI? (2)
Çarşamba, 24 Ağustos 2016 00:00

KUR’ÂN’DA HÜKMÜNÜ YİTİRMİŞ ÂYET VAR MI? (2)*

(...dünden devam)

Ama Kur’ân’ın genel hükümleri, bütün zamanlar için geçerlidir. Çünkü insanlığı bir bütün kabul eden Kur’ân, her çağ için geçerli olacak nitelikte kapsamlı hükümler, prensipler getirmiştir. Bunlar, tarihin ve şartların değişmesiyle değişmeyen genel kurallardır. Onun için Kur’ân’ın kural niteliğindeki hükümleri her zaman ve koşulda geçerlidir. Meselâ Kur’ân: İyilik ve takvâda birbirinize yardım edin, günah ve düşmanlıkta birbirinize yardım etmeyin!” (Mâide: 2), “Ey inananlar, kendinizin, ana babanızın, akrabanızın aleyhine de olsa doğruluktan ayrılmayınız, doğru şâhidlik ediniz!” (Nisâ: 135), “Ölçü ve tartıda eksiklik yapmayınız, tica­rette hile yapmayınız” (Rahman: 89), “Zinaya yaklaşmayınız, çünkü edep­sizliktir, kötü bir yoldur!” (İsrâ: 32), “Allah’ın, kiminize, kiminizden fazla verdiği şeylere, nimetlere göz dikmeyiniz” (Nisâ: 32),

Bu genel prensipler her zaman geçerli, eskimez, modası geçmez prensiplerdir. Kur’ân, haksız yere saldırganların, toplum tarafından ön­len­mesini emretmektedir (Hucurât: 105/9). Bunun modası geçer mi?

Kur’ân, kurbanların etinin ve kanının Allah’a ulaşmaya-cağını, Al­lah’a ulaşacak olan, takvâ (samimiyet, içtenlikle Allah korkusu) ol­duğunu, yani asıl dinin gönülden Allah’a bağlılık olduğunu vurgula­maktadır. Bunun modası geçer mi? İşte Kur’ân’ın emir ve yasakları hep böyle geniş kapsamlı ve her çağ için geçerli niteliktedir. Bunlar, eskimez, modası geçmez.

Zaten Kur’ân’ın ibret için anlattığı kıssalar da sadece geçmiş zaman içinde olmuş bitmiş olaylar değil, insanlığın ortak olgularıdır. Onun için Kur’ân, daha önceki ulusların hayat ve davranışlarından örnekler anlatır.

Önceki peygamberler, adeta bir tek millet olan insanlığa Allah ta­rafından, birbiri ardınca gönderilmiş elçiler olarak gelirler ve birbirlerinin görevlerini sürdürürler. Kur’ân’ın, peygamberlerin kıssalarını birbirine benzer tarzda sunuşundan, tarih boyunca insanların birbirine benzer dav­ranışlar gösterdiği; insanların bir bütün, peygamberlerin de aynı amacı, yani tevhidi yerleştirmek üzere gelen elçiler oldukları anlaşılmaktadır.

Dînî Hükümlerin Niteliği:

Burada bir parça da dinî hükümlerin çeşitleri ve mahiyetleri üzerinde durmak istiyorum. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Ey inananlar, açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Eğer Kur'ân indirilirken onları sorarsanız, size açıklanır. Hâlbuki Allah onlardan geçmiştir. Allah bağışlayandır, halimdir. Sizden önce gelen bir toplum da onları sormuştu da sonra onları tanımaz olmuşlardı." (Mâide: 110/101-102)

Bu âyetler, Kur'ân vahyedilirken gereksiz yere soru sorul-masını yasaklamaktadır. Çünkü Kur'ân'ın, hakkında bir açıklamada bulunmadığı şey mubahtır. Hakkında bir hüküm indirilmeyen şeyler serbest bıra­kıl­mıştır. Onları yapmakta bir sakınca yoktur. Kur'ân'ın amacı, insanları ay­rıntılarla uğraştırmak değildir.

Kur'ân, ana hatlarıyla bir yaşam tarzı çizer. Kur'ân'ın çizdiği genel esaslara aykırı olmamak şartıyla ayrıntılar, insanların ya-rarlarına uygun biçimde serbest bırakılmıştır. Kılı kırk yararcasına ayrıntılarla uğraşmak, dinin amacından uzaklaşmaya neden olur. Tefsirlerde ve fıkıh kitap­la­rında Allah Elçisinin kastetmediği, hattâ hatırına bile getirmediği yo­rumlar ve hükümler vardır. Oysa Allah'ın Elçisi: "Benim sizi serbest bı­rak­tığım şeylerde siz de beni serbest bırakınız!" fermanıyla, İslâm üm­metine ayrıntılarla uğraş-mamalarını öğütlemiştir.

(devamı yarın..)

 

*yazı arşivden alınmıştır