BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN (3)
Perşembe, 07 Temmuz 2016 00:00

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN (3)

(...dünden devam)

Demek ki hiç kimsenin yaptığı kendi yanına kâr kalmıyor. Eninde sonunda İlâhî adalet tecelli ediyor. O adaletin işleyişi bize göre yavaş olsa da Hak nezdinde her şey yerli yerincedir. Çünkü Hak katında zaman aslında tek bir ândan ibarettir. İnsana kalan iyiliktir, gönül yapmaktır. Şairin dediği gibi:

Kimseye bâkî değildir mülk-ü devlet sîm-ü zer

Bir harâbolmuş gönül ta’mîrin etmektir hüner!

Hz. Mevlânâ da aşağıdaki di­zelerinde gönül yapmanın, binlerce haccetmekten daha makbul olduğunu vurgulamıştır:

Dil bedest âver ki hacc-i ekber-est

Ez hezârân Kâbe yek-dil Bihter-est

Kâbe bünyâd-i Halîl-i Âzer-est     

Dil nazargâh-i Celîl-i ekber-est

[Gönül yap ki gönül yapmak en büyük hac demektir. Bir gönül binlerce hac’dan iyidir.

Zira Kâbe’yi Hz. İbrahim yapmıştır, sonuçta insan yapısıdır. Oysa gönül her an Allah’ın baktığı yerdir. (Gönlü inciten Hakk’ı incitmiş olur)]

Gönüllerde Hak vardır Yunus der ki:

Gönül Çalab'un tahtı Çalap gönüle baktı
İki cihân bedbahtı kim gönül yıkar-ise
(Gönül Allah’ın tahtıdır; Allah gönüle bakar. Gönül yıkan insan iki cihanın da bahtsızıdır.)

Yûnus Emre der hoca gerekse var bin hacca

Hepisinden iyice bir gönüle girmekdür

(Yûnus Emre der ki: Hoca istersen bin kez hacca git. Bir gönüle girmek bin kez hac yapmaktan iyidir.)

Hikmetli bir temsil

Burada Hz. İsa’nın ve Hz. Peygamber’in verdiği bir temsili hatırlamakta yarar vardır:

Âhiret hakkında bir temsil: Matta: 2/31-46.

31. Fakat İnsanoğlu bütün melekler kendisiyle beraber olarak izzetiyle gelince, o zaman izzetinin tahtı üzerine oturacaktır. 32. Bütün milletler onun önünde toplanarak, çoban koyunları keçilerden ayırdığı gibi, onları birbirinden ayıracaktır. 33. Koyunları sağına ve keçileri soluna koyacaktır. 34. O zaman Kral, sağındakilere diyecektir: Ey sizler, Babamın mübarekleri, gelin, dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan melekûtu miras alın. 35. Zira aç idim, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancı idim, beni içeri aldınız. 36. Çıplak idim, beni giydirdiniz; hasta idim, beni aradınız; zindanda idim, yanıma geldiniz. 37. O zaman salihler ona cevap verip diyecekler: Ya Rab, biz seni ne zaman aç görüp yedirdik veya susamış görüp içirdik? 38. Ve ne zaman seni yabancı görüp içeri aldık veya çıplak görüp giydirdik? 39. Ve ne zaman seni hasta", veya zindanda görüp yanına geldik? 40. Kral cevap verip onlara diyecek: Doğrusu size derim: Madem ki bu kardeşlerimden, şu en küçüklerinden birine yaptınız, bana yapmış oldunuz. 41. O zaman solundakilere de diyecek: Ey lânetliler, benim yanımdan İblis ile onun meleklerine hazırlanmış olan ebedî ateşe gidin. 42. Çünkü aç idim, bana yiyecek vermediniz; susamıştım, bana içecek vermediniz. 43. Yabancı idim, beni içeri almadınız; çıplak idim, beni giydirmediniz; hasta ve zindanda idim, beni aramadınız. 44. O zaman onlar da cevap verip diyecekler: Ya Rab, seni ne vakit aç veya susamış yahut garip veya çıplak yahut hasta veya zindanda gördük de, sana hizmet etmedik? 45. O zaman onlara cevap verip diyecek: Doğrusu size derim: Madem ki bu en küçüklerden birine yapmadınız, bana da yapmamış oldunuz. 46. Ve bunlar ebedî azaba, fakat salihler ebedî hayata gideceklerdir.

Ebû Hüreyre'nin rivâyetine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Allah azze ve celle, kıyâmet gününde buyurur ki:

— Ey âdemoğlu, hasta oldum, beni sormadın.

Kul:

— Ya Rabbi, der, sen Âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl sormağa geleyim?

Allah buyurur ki:

— Hatırlamıyor musun, falan kulum hasta olmuştu, onu sormağa gitmemiştin? Bilmiyor musun, onu sormağa gitseydin, beni onun yanında bulurdun? Ey Âdemoğlu, beni yedirip doyurmanı istedim, beni doyurmadın.

— Ya Rabbi, der, sen Âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurayım? Buyurur ki:

— Bilmiyor musun, falan kulum senden kendisine yemek vermeni istedi, ona yiyecek vermedin? Bilmiyor musun, ona yemek yedirmiş olsaydın, harcadığını benim yanımda bulurdun? Ey Âdemoğlu, senden su istedim, bana su vermedin.

— Ya Rabbi, der, sen Âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su vereyim?

Buyurur ki: Falan kulum, senden su istedi, ona su vermedin. Şayet ona su verseydin, yaptığın iyiliği benim yanımda bulurdun?"(Müslim. Birr, hadis: 43)

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri de bu anlamda demiş ki:

"Hiç kimseye hor bakma     
İncitme gönül yıkma

Sen nefsine yan çıkma                
Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler”

Harputlu Ömer Hüdâyî Hazretleri de şunları öğütlüyor:

Gel etme sırr-ı Hakk’ı fâş, dahi kimseye atma taş

Bir gün gidersin dünyâdan, işin olur uhrâda yaş

(Gel Allah’ın sırrını yayma ve kimseye de taş atma. Bir gün dünyadan gidersen âhirette işin yaş olur)

Sakın dünyaya aldanma, bunu sana kalır sanma

Yoktur bakası inanma, ederse ger senî bir baş

(Dünya seni başkan yapsa, yüksek mevkilere getirmiş olsa da sen dünyaya aldanma, çünkü hiçbir mevki sana kalıcı değildir.)

Bir kimseyi incitme gel, hiç verme işine halel

Muhtaçlara gel tut bir el anlara daim yedir aş

(Kimseyi incitme, kimsenin işine engel olma. Yoksullara yardım et, yemek yedir.)

Kimseye kemlik dileme, kibredip ağır söyleme

Düşeni azar eyleme hiçbir gönül yıkma adaş

(Kimsenin kötülüğünü isteme, böbürlenip ağır, kırıcı laf söyleme. Dar duruma düşenleri azarlayıp incitme, gönül kırma)

Hüdâyî gel görme hakîr velev ki olsa bir esîr

Gerek kebîr gerek sağîr ednâ görüp oynatma kaş

(Hüdâyî tutsak dahi olsa hiç kimseyi hor görme, ister büyük olsun, ister küçük, en aşağı kimseyi dahi küçük görme, kimseye hakaret etme)

Barış ve huzur dolu, şen şad bir bayram geçirmeniz dileğimle bayramınızı tebrik ederim. Her gününüz bayram olsun, yuvanız neş’e dolsun, her şey gönlünüzce olsun! Yüce Allah ülkemizin dirliğini, birliğini ve bütünlüğünü korusun!

***