BU ÂLEM HAYAL Mİ?
Pazar, 26 Haziran 2016 00:57

BU ÂLEM HAYAL Mİ?

Hocam Selamünaleyküm ben sıradan bir vatandaşım, internette dolaşırken bir sitede bir yazı okudum, çok kafama takıldı, size sormak istedim cevaplarsanız çok sevinirim şimdiden Allah razı olsun hocam sorum şu; hocam İmamı Rabbani Mektubat’ta söyle demiş âlem hayal mertebesinde yaratılmıştır yani âlem vehim ve histen ibarettir demiş bir de Mektubat’ın 2. cilt 470. Mektubunda maddenin beyinde görüntü olduğundan bahsediyor dışarıda gerçekliği yoktur diyor bu düşüncesinde Harun Yahya mahlası ile yazı yazan Adnan Oktar ile paralellik gösteriyor. Hocam bu düşünce İslam’a aykırı değil mi yani her şey hayalden ibaret ise o zaman haşa Peygamber de mi hayaldi? Haşa Kur’ân da mı hayaldi ve haşa Allah’ın yarattım dediği âlem de mi hayaldi lütfen bana bu konuyu açıklayın. İmamı Rabbaninin bunu derken kastı nedir? Yoksa bunu manevi sarhoşlukta mı yazmıştır? Bilgi verirseniz sevinirim. Bir de maddeye hayal demek Allah’ın Rezzak ismine zıt düşmez mi? Çünkü Allah bize nimetler veriyor bunlar da hayal mi? (Hocam bu arada eğer siz de İmamı Rabbani gibi düşünüyorsanız yani âlemin hayal olduğunu düşünüyorsanız lütfen cevap yazmayın çünkü zaten bu konu kafamı bulandırdı iyice kafam bulanmasın) şimdiden sağ olun. ..

Cevap: Kim ne derse desin, bizim için ölçü Kur'ân'ın ifadesidir. Kur'ân'ın söylediği gerçektir. Bunun dışındaki sözler Kur'ân ile doğrulanıyorsa gerçektir, ama Kur'ân'a ters düşüyorsa hayaldir. Kur'ân göklerin ve yerin hayal değil, gerçek olduğunu, Allah'ın, bunları hak ile yarattığını vurgulamaktadır:

Duhan Suresinin 38-39. Âyetlerinde yüce Allah: Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları eğlenmek için yaratmadık! Onları sadece gerçek bir sebeple, (hikmetli bir gâye ile) yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.” buyurmaktadır.

Allah gökleri, yeri, şu muazzam kâinâtı, gökle yer arasında bulunan şeyleri oyun, eğlence için değil, bir amaç için yaratmıştır. Dünyamızın da içinde bulunduğu şu uçsuz bucaksız evren bir hayal değil, gerçektir ve boş yere değil, bir amaç için yaratılmıştır. O amaç da olgunlaşma, özellikle insan ruhunun olgunlaşmasıdır. İnsanı olgunlaştıracak olan faktör, Allah aşkıdır. Bu aşka ulaşmak için Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket etmek, Yaratanın hatırına yaratıkları sevmek, hiç kimseye kötülük etmemek, incitmemek, gönül yıkmamaktır.

İmam-ı Rabbânî de bu dünyanın tamamen hayal olduğunu değil, fakat âhiret hayatı karşısında bir hayal gibi kalacağını anlatmak istemiştir. Çünkü bu dünyada olanlar hep geçicidir. Duran bir şey yok, su akar, geriden gelen su, geçip gidenin kendisi değildir. Her saniye ömrümüz akıp gitmektedir. Elimizdeki nimetler, varlıklar da geçmekte, yok olmaktadır. Âhiret nimetleri kalıcı, dünya nimetleri geçicidir. Geçici olan şey de geçip gidince bir hayal gibi kalır. Seksen, yüz yıl yaşamış olan kimse, geriye bakınca geçen ömrü gözünde bir hayal gibi kalır. Bu bakımdan Kur’ân asıl kalıcı olan âhiret karşısında dünyanın bir oyuncak gibi kalacağını belirtir. Dünya hayal değil ama geçicidir, kalıcı değildir. Asıl gerçek olan hayat, kalıcı olan âhiret hayatıdır. Kur’ân: “Sizin yanınızda bulunan tükenir. Ama Allah’ın yanında bulunan (nimetler) kalıcıdır. buyurmaktadır. Çünkü âhiret sonsuzluk hayatıdır.

"Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sandınız?" (Mü’minun Suresi: 115)

"Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık, bu, inkâr edenlerin zannıdır. (Onlar kâinatın bir rastlantı sonucu yaratıldığını zannederler). Bu yüzden o inkâr edenlere ateşten helâk vardır" (Sad Suresi: 27)