ÂYETLER ARASINDA ÇELİŞKİ YOK (2)
Cumartesi, 25 Haziran 2016 00:00

ÂYETLER ARASINDA ÇELİŞKİ YOK (2)*

(...dünden devam)

Yasîn: 49–50. âyetlerde insanların âhireti düşünmeden gaflet içinde yaşamaları anlatılır. Allah dünyada insanlara bir yaşama fırsatı veözgür seçim olanağı vermiştir. İnsanlar dünya işlerine dalmış, alışverişleriyle, iş güçleriyle uğraşırken, dünya için birbirle­riyle çeki­şip dururken ansızın kendilerini bir gürültü yakalar, artık ne bir tavsiyeye, ne de evlerine dönmeğe fırsat bulurlar. Bulun-dukları yerde helâk olurlar ve bir daha geri gelmezler.

51-52’nci âyetlerde ise ölenlerin yeniden bedenlenerek İlâhî Mahkemeye gitme sahnesi canlandırılmaktadır. Sur’a üfleyişten çıkan ses, ölüm sarhoşluğu geçirmiş olan canı uyandırır, aklını başına getirir, İlâhî Mahkemeye yöneltir. Bu ses âdeta bir içtima borusunun sesidir. Bu sesi duyanlar, kabirlerinden kalkıp Rable-rinin huzuruna koşarlar. Bu esnada birbirlerine: "Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı?" diye sorarlar. Sonra: "Demek ki Allah'ın size haber verdiği gün bu imiş. Meğer elçiler doğru söylemişler" deyip gerçeği kabul ederler.

51’nci âyette geçen ecdâs kelimesi, cedesin çoğuludur. Dilcilerin ve tefsircilerin genel kanısına göre cedes kabir demektir. Sâ yerine fâ ile ecdâf şeklinde de okunan bu kelimenin, mevzi‘ (yer) anlamına da gelebileceğini İbn Manzûr belirtmiştir. İbn Man-zûr’un belirttiği olasılık düşünülürse âyette, Sûr’a üflenince ruhların, bulundukları yerden Rablerine koşacakları, yani ömür süresi dolunca içinde bulundukları bedenlerinden çıkıp Rablerinin Divanı’na koşacakları anlatılmış olur. Nitekim Bakara Suresi’nde ayrı ayrı bedenlere konmuş olan ruhların, Rabbın çağrısı üzerine O’na koşacakları; ayrı ayrı dağlara konmuş olan kuşların, sahipleri tarafından çağrılınca onun çağrısına koşan dört kuş misaliyle anlatılmıştır.

Sûr, İsrâfîl’in kıyamette insanları Yüce Divan’a çağırmak üzere üfle­yeceği içtima borusunun adıdır. Genel kanıya göre bunun ilk üflenişiyle tüm canlılar ölür, ikinci üflenişinde ise canlar ayılırlar. Fakat çeşitli âyetlerin anlatımından, bu borunun bir öldürme ve diriltme borusu değil, canları İlâhî Mahkeme’ye, Yüce Divan’a çağırma borusu olduğu anlaşılmaktadır. Bu borunun ilk sesini duyan canlar, o Yüce Mahkeme’de hesap verme kor­kusundan titrer, kendinden geçerler. Yalnız Allah’ın desteklediği kullar sarsılmazlar. Ama bu borunun ikinci sesini duyunca ayılır, o Mahkeme’ye gitmekten başka çare olmadığını anlayıp hemen oraya koşar, yargıcı Allah olan Yüce Divan’da toplanırlar.

İşte va‘dedilen sorgu, hesap ve ceza zamanı o zamandır. Kaf Sûresi’nde belirtildiği üzere her insan, yanında bir sâik ve bir de şehîd (şâhid) olduğu halde Yüce Dîvân’a gelir.

“Sâik” insanı duruşma yerine, oturacağı yere götüren melek, “şehîd” de dünyada eylemlerini yazan melektir. İyinin de, kötünün de sâik ve şehîdi vardır. İyi cennete, kötü cehenneme sevk edilir. Yüce Allah: “Nankörler bölük bölük cehenneme sevk edildiler... Rablerinden korunanlar da bölük bölük cennete sevk edildiler”(Zümer: 71-73) Fakat burada durumu anlatılan kişi, iyi değil, kötü, müşrik insandır.

***

*yazı arşivden alınmıştır