SAHUR VAKTİ (2)
Salı, 22 Mart 2016 00:00

SAHUR VAKTİ (2)

(...dünden devam)

Bu iki rivayetten oruç vaktinin, tan yerinde ışığın yatayına yayılmasıyla başlayacağı anlaşılır. Fakat bazı âlimler bunun hemen bu vaktin başlangıcı değil, ışığın yollara, evlere dolacağı zaman olduğunu söylemişlerdir. Hz. Ömer, Huzeyfe, İbn Abbâs, Talk ibn Alî, Atâ ibn Ebî Rabâh, A'meş gibi bazı sahâbî ve tâbiîlere göre oruca başlama vakti (imsâk) sabahleyin yolların, dağların tepelerinin belli olacağı zamandır. Mesrûk: "Onlar, sizin fecrinizi fecr saymazlardı. Işığın evleri doldurma zamanını fecr sayarlardı." demiştir. Nesâ'î'nin Âsım'dan rivâyetine göre Zirr, Hz. Peygamber'in sahâbîsi Huzeyfe'ye: "Allah'ın Elçisi (s.a.v.) ile hangi sâatte sahûr yemeği yedin?'' diye sormuş. Huzeyfe: "Gündüz idi, ancak henüz güneş doğmamıştı " demiştir. (Nesâ'î, Sıyâm 20; İbn Mâce, Sıyâm 23; İbn Hanbel, Musned, 5/400; el-Fethu'r-Rabbânî, 10/21.) İbn Hanbel Müsnedinde, Tahâvî de Me'ânî'l-âsar şerhinde Zirr ibn Hubeyş'in şu sözünü naklediyor: "Huzeyfe'nin evine gittim, yanına girdim. Doğumu yakın devenin sağılmasını emretti. Deve sağıldı. Yine emri üzerine, süt ısıtıldı, sonra bana 'Yaklaş, ye' dedi. 'Ben oruç tutacağım' dedim. 'Ben de oruç tutacağım' dedi. Yedik, içtik, Mescide geldik, namaz kılındı. Sonra Huzeyfe: 'Allah'ın Elçisi (s.a.v.) de bana böyle yaptı' yahut 'Ben Allah'ın Elçisi (s.a.v.) ile beraber böyle yaptım', o bana böyle yaptırdı.' dedi. 'Sabah olduktan sonra mı (yediniz)'dedim. 'Evet, sabah olduktan sonra, fakat henüz güneş doğmamıştı' dedi." (İbn Kuteybe, Te'vîlu Muşkili'l-Kur'ân, s. 46; Tahâvî, İbn Hanbel Musned, 5/396; el-Fethu'r-Rabbânî, 10/20-21.)

Dârekutnî de Kays ibn Talk ibn Alî'den, Hz. Peygamber'in şu sözünü rivâyet etmiştir: "Yiyiniz, içiniz, dikey ışık sizi aldatmasın. Yatay kızartı belirinceye dek yiyiniz, içiniz.'' (Dârekutnî, Sıyâm, Vaktu's-Seher; Ebû Dâvûd, Savm 17; Tirmizî, Savm, 15, el-Fethu'r-Rabbânî, 10/29-30.) Ancak Dârekutnî, Talk'ın oğlu Kays'ın kuvvetli bir râvî olmadığını, Ebu Dâvûd'un ise sadece Yemamelilerin bu hadîsi uyguladıklarını söylemiştir. Taberî, onları bu görüşe sevk eden sebep, orucun, gündüzün tutulacağıdır. Onlara göre gündüz, güneşin doğmasından batmasına kadar olan zamandır.

Gerçi oruca tan yerinin ağarmağa başlamasıyla başlanacağı ağırlık kazanırsa da gerek Kur'ân'ın ruhundan, gerek birtakım büyük sahâbî ve tâbiîlerin açıklamalarından, bu zamanın o kadar erken olmadığı, ortalığın iyice aydınlanıp eşyanın birbirinden ayırdedileceği zaman olduğu; güneşin doğmasına takriben kırk beş dakika yahut azami bir saat kalıncaya dek yenilip içileceği anlaşılır. Her şeyde ihtiyat prensibini göz önünde tutan din bilginleri, burada da ihtiyat için Peygamber'in ruhsatını almamış, orucu güneşin doğmasına bir buçuk, iki saat önceden başlatmayı uygun görmüşlerdir. Dileyen öyle yapabilir ama herhangi bir sebeple geciken de pek a'lâ Hanefî mezhebinin sabah namazının sünnet olan vaktine kadar yani yolların, ağaçların, evlerin, dağların görünüp belli olacağı zamana kadar yiyebilir. Hz. Peygamber(s.a.v.)’in, âyetteki siyah ve beyaz ipi açıklarken söylediği: "Gecenin karanlığı ile gündüzün beyazlığıdır" sözünden de bu anlaşılır (Kurtubî, el-Câmi, 2/319.).

***