GERÇEK İMAN VE İSLÂM AHLAKI (1)
Salı, 15 Mart 2016 00:00

GERÇEK İMAN VE İSLÂM AHLAKI (1)

İbadet Allah’a kulluk demektir. Kulluk sadece ilmihal kitaplarında yazılan namaz ve oruçtan ibaret değildir. Yaratan’ın iradesi doğrultusunda yapılan her hareket Allah’a kulluk sayılır. Allah’a kulluk eylemlerinin başında doğruluk, güzel ahlak gelir. Hz. Peygamber güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiştir. Kur’ân onun vasıflarını, yüksek ahlakını şöyle anlatmaktadır:

Allah’ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır, giderlerdi. Öyleyse onlar(ın kusurların)dan geç, onlar için mağfiret dile (Yapacağın) İş(ler) hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a dayan; çünkü Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân: 94/159)

Âl-i İmran: 159. âyet, Hz. Peygamber(s.a.v.)in yüksek ahlâkını, onun kaba davranışlardan uzak bulunduğunu, her zaman merhametli, şefkatli, yumuşak huylu olduğunu göstermektedir. Bu yüksek ahlâk, onun peygamberliğinin gereği, liderliğinin sırrıdır. Eğer kendisine karşı kaba davrananlara, kusur işleyenlere o da kaba davransaydı, çevresinden dağılıp giderlerdi. Onun belirgin niteliklerinden biri de yumuşak huylu, yufka yürekli oluşudur. Ahmed ibn Hanbel’in rivâyet ettiği bir hadîse göre Peygamberimiz, Ebû Ümâme el-Bâhilî’nin elinden tutmuş: “Ey Ebû Ümâme, benim kalbimin şefkat duyduğu kimse, inanan­lar­dandır” (İbn Kesîr, Tefsîr: 1/420) demiştir.

Peygamber ahlakının en belirgin direği doğruluk, dürüstlüktür. Müslüman kıldığı namazın her rek’atinde okuduğu Fatiha’da Allah’tan kendisini doğru yola iletmesini istemektedir: “İhdinâ’s-sırâta’l-mustakîm: Bizi doğru yola ilet!”

Mü’minun Suresinin 1-11. Âyetlerinde başarıya ulaşan mü'minlerin vasıfları sayılmaktadır. Onlar namazlarını saygı ile kılarlar, lağv denen boş sözlerden yüz çevirirler, zekâtlarını verirler, kendi helallerinden başkasına karşı namuslarını korurlar, emanete ve verdikleri söze özen gösterirler. İşte onlar, en yüksek cennet olan Firdevs'e girip orada sürekli kalacaklardır.

Mü’minler, zekât ve sadaka ile mallarından bir kısmını yoksullarla paylaşırlar.

Emanete ve 'ahde riâyet: Emânet, birisinin yanına bırakılan şey, 'ahd ise bir şeyi yapmak için verilen sözdür. Her ikisi de önemlidir. Gerek Allah'ın, gerek insanların emânetine riâyet etmek, Allah'a ve insanlara verilen sözde durmak, dinin temel prensiplerindendir. Hayatımız, sağlığımız, Allah'ın bize emanetidir. Bunu mu­hafaza etmek görevimizdir. İnsanların, yanımıza emanet bıraktıkları eşyayı muha­faza etmek, kimsenin hakkını gizlememek, gördüğümüz olayı gerektiği zaman doğru söy­lemek, görüşümüze hıyânet etmemek, yalan şâhitlik yapmamak hep emânete riâyet gereğidir. Allah, birçok âyette emânete riâyeti verilen sözde durmayı emreder:

"Allah size, emânetleri ehline vermenizi insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder" (Nisâ' Sûresi: 58), "Ey inananlar, ahitleri yerine getirin." (Mâide Sûresi: 1) âyetlerinde ve benzerlerinde verilen söze özen gösterilmesi vurgulanmaktadır. Peygamber(s.a.v.)’in ünlü hadisinde emânete hıyânet, nifak alâ­metlerinden sayılmıştır (Buharî, İmân: 24).

(devamı yarın..)