BENİ KURAYZA VE 700 YAHUDİNİN ÖLDÜRÜLMESİ -IBNİ ISHAK- (4)
Perşembe, 10 Mart 2016 00:00

BENİ KURAYZA VE 700 YAHUDİNİN ÖLDÜRÜLMESİ -IBNİ ISHAK-  (4)

(...dünden devam)

Sonra:

– Ey insanlar, zararı yok, Allah’ın emridir, bu büyük belâ İsrâîloğullarının yazgısıdır, dedi ve oturdu. Boynu vuruldu.

Boynu vurulanların, altıyüz, yediyüz kişi oldukları rivâyet edilir(Sîretu İbn Hişâm: 3/262; Tehzîbu Sîreti İbn Hişâm: 2/7-8; Kurtubî, el-Câmi‘: 14/140-141).

Kadınlar ve sakalı bitmemiş çocuklar öldürülmemiş, sadece tutsak edilmişlerdir.

İşte 26’ncı âyette: "Onlardan bir bölümünü öldürüyor, bir bölümünü de tutsak ediyordunuz" cümlesiyle buna işâret edilmektedir. Peygamber (s.a.v.) bu esirleri Nec­d'e gönderip sattırmış, paralarıyle at ve silâh aldırmıştır. Kadınlardan 'Amr ibn Hnâfe (خناقة) kızı Reyhâne'yi de kendisine câriye olarak almıştır. Hz. Peygamber'in evlenme önerinisi kabul etmeyen, Allah Elçisinin vefatına kadar onun câriyesi olarak kalan Reyhâne, bir süre sonra Müslüman olmuştur (Tehzîbu Sîreti İbn Hişâm: 2/8; Kurtubî, el-Câmi': 14/140-141).

Not: Kurayza Oğulları hakkında uygulandığı rivayet edilen bu katliam haberi, bizce olayı anlatan âyetlerin ruhuna uymamaktadır. Çünkü âyette: "ferîkan taktulûne ve te'sirûne ferîka: bir kısmını öldürüyor, bir kısmını esir alıyor­dunuz" buyuruluyor. İfadeden, öldürmenin, tutsak almadan önce olduğu anla­şılır. Muhammed Suresinde ise tutsakların ya fidye ile veya fidyesiz serbest bı­rakılacağı belirtilmektedir (4. âyet).

Esirlerden bir kısmının öldürüleceğine dair bir seçenek yoktur. Âyetin açık hükmüne rağmen Hz. Peygamber'in esir aldığı bu kadar insanı öldürdüğü hakkındaki rivayetin doğruluğundan şüphe etmemek mümkün değildir. Kanaa­time göre bu, kasıtlı veya kasıtsız olarak üretilip kaynaklara sokulmuş bir riva­yettir. Kuşatma esnasında atılan oklarla kimi savaşçıların öldürülmüş olması gayet doğaldır. Ama teslim olanlar esir edilip o zamanın şartları uyarınca esir­lere uygulanan muamele uygulanmıştır.

Şayet bu öldürme rivayeti doğru ise:

Kurayza Oğulları hakkında verilen bu hüküm bazı batılı araştırıcılar tarafından çok ağır görülmektedir. Olayı iyice düşünmeyenler, bu hükmü ağır bulabilirler. Ancak mesele iyice düşünülünce hükmün yerinde olduğu anlaşılır.Çünkü bu Yahudi ka­bileleri,Müslümanların müttefiki idiler. Medine'ye saldıran yabancı kuvvetlere karşı Müslümanlarla birlikte Medine'yi savunacakları hususunda Müslümanlarla ittifak yap­mışlardı. Kendilerinden önce sözlerinde durmayan Kaynuka ve Nadîr oğullarının, yurtlarından sürülüp çıkarılmış olmalarından da ibret almamış, onlardan çok daha büyük hiyanet yaparak Müslümanları tamamen imha etmek üzere gelmiş olan bir­leşik kabilelerle birleşmişlerdi.Şayet savaşta öteki tarafgalip gelseydi, Müslüman­ların sonucu, öldürülmek ve çocuklarının, hanımlarının köle ve cariye yapılması idi. Hıyânetin cezası ölümdür. Kaldı ki bu hüküm, Tevrat'ın hükmünün tâ kendisidir. Herhalde bu hükmü veren Sa'd, Tevrat'ın bu konudaki hükmünü biliyordu.

(devamı yarın..)