MEZHEPLER NASIL ORTAYA ÇIKTI? (1)
Pazartesi, 21 Aralık 2015 00:00

MEZHEPLER NASIL ORTAYA ÇIKTI? (1)*

Hz. Peygamber'in vefatından sonra arkadaşları, savaşlar ve başka nedenlerle çeşitli İslâm ülkelerine gittiler. Bunlar, o gittikleri ülkelerde, Hicaz'dakinden farklı örf ve âdetlere sahip halklarla karşılaştılar. Halk gelip dinî meseleleri kendilerinden soruyor ve kendileri de o mesele hakkında Kur'ân'ın hükmünü bildiriyorlardı. Peygamberimizin arkadaşları, gittikleri şehirlerde hem hâkim, hem vali, hem öğretmen durumunda idiler. Bulundukları yerde bir okul meydana getirmişlerdi. Birbirlerinden çok farklı yerlere dağıldıkları ve farklı törelere sahip insanlar içinde yaşadıkları, bilgi, zekâ ve kavrayış bakımından da aralarında fark bulunduğu için yeni meseleler karşısındaki ictihâdları da pek tabii olarak bazı farklar gösteriyordu. İşte bir sahâbînin çevresinde toplanan talebeleri de kendisinden sonra O'nun sisteminde ictihâd yapmaya, kapalı olan meseleleri çözmeğe çalıştılar. Böylece tabii olarak fıkhî mezhepler doğ-maya başladı.

Mezhep, gidilecek yol, benimsenen metot, görüş demektir. Dinde mezhep, herhangi bir İslâm âliminin, dinî izah ve görüşlerinin toplamıdır. Bugün mezhep kurucuları diye bilinen âlimler, mezhep kurmak için ortaya çıkmış değillerdi. Onlar kendilerini dinî ilimlere verdiler, dinde uzman oldular. Anlaşılmayan, yahut kendilerine sorulan meseleleri, çabalarını harcayarak izah ettiler, yeni olaylar hakkında ictihâd yapıp hüküm verdiler.

Müslüman olan her bireyin, dinî meseleleri doğrudan doğruya asıl kaynak olan Kitâb ve Sünnet'ten öğrenmesi mümkün değildir. Bunu, ancak bilginler yapabilir. Bundan dolayı halk, ülkede yetişen müctehidlerin izahlarını, görüşlerini benimseyip onlara uydu. Bir bilginin ictihâd ve izahları geniş halk kütleleri tarafından benimsenince kendiliğinden, o bilginin adına bağlanan bir fıkıh mezhebi (ekolü) ortaya çıktı.

Sahabe devrinden sonraki nesle tâbiûn (tabiîler), tabiîlere yetişen nesle de tebeu't-tabiîn (tabiîlerin tabiîleri) denir. Tabiîler ve tabiîlerin tabiîleri devrinde çok müctehid (derin İslâm âlimi) yetişmiş ve birçok fıkıh mezhebi doğmuştur. Fakat, zamanla bu mezheplerin çoğunun mensubu kalmamış, ancak Sünnî Müslümanlar arasında dört mezhep yaşayabilmiştir. Bunlar: Hanefî, Mâlikî, Şafiî ve Hanbelî mezhepleridir. Bir de Şîî Müslümanların tâbi olduğu Ca'ferî mezhebi vardır. Hanefî mezhebinin kurucusu, İmâm-ı A'-zam Ebû Hanîfe'dir.

İmâm-ı A'zam (en büyük imam, en büyük lider, demektir). Asıl adı Nu'mân, künyesi Ebû Hanîfe olan İmâm-ı A'zam, soy itibariyle Arap olmayan Sâbit'in oğludur. Hicret'in 80 (M. 699) tarihinde Kûfe'de doğmuş, 150 H. (M. 767) tarihinde Bağdad'da ölmüştür.

(devamı yarın..)

 

 

 

 

*yazı arşivden alınmıştır