HOCAM, TEVRAT VE İNCİL’DEKİ YAZILARIN NE KADARI VAHİYDİR? *** KUR’ÂN DERLEMESİ NE ZAMAN YAPILIP TAMAMLANDI?
Cumartesi, 19 Aralık 2015 00:00

HOCAM, TEVRAT VE İNCİL’DEKİ YAZILARIN NE KADARI VAHİYDİR?*

Kur’ân’ın kabul ettiklerini sayabilir miyiz? O devirde yazı bilindiği halde neden Tevrat ve İncil yazıya geçirilmemiş? Sümerlerin Babillilerin kil tabletlerindeki dini içerikli (meselâ yaratılış) yazıtları Tevrat ve İncil’e benziyor? İncil’deki Esinleme bölümünde verilen kıyamet bilgilerinde, hadislerde bahsedilen Deccal’a benzeme var, Kur’ân’da bahsedilen Dâbbetularz’a uyum var. Tevratçılar yazarken Sümerlilerden faydalanmış olamazlar mı? Baki Selâmlar...

Cevap: Güneşin altında yeni bir şey yoktur. Dinlerin birbirinden etkilenmesi gayet doğaldır. İncil, Kitabı Mukaddes kültürünün bir ürünüdür. O temel ortamda filizlenmiştir. Tevrat deyince Hz. Musa’ya verilen levhalar diye düşünülür. Oysa Tevrat Hz. Musa’dan sonra asırlar içinde oluşmuştur. Hz. Musa’ya verilen Levhalar, Tevrat’ın beş bölümünü oluşturur. Kur’ân bunları doğrular. Ama zaman içinde oluşan Tevrat içinde ara peygamberlere gelen vahiy ve ilhamlar yanında birçok din bilgininin ve kralların düşünceleri de vardır. Tevrat’ta Babil düşüncelerinin, Hamu­rabi kanunlarının izi görülmektedir. Yahudilerin Babil esaretinden sonra derlenmiş olan Tevrat’ta Babil hikâyelerinden ve Hamurabi Kanunlarından esinlenmelerin olması gayet doğaldır. Ama genelde din uzmanları, kendi dinlerinin, daha önceki kültürle bağlarını kesmek çabası içinde olmuşlardır.

Kur’ân öykülerinin büyük çoğunluğu Tevrat kökenli olduğu gibi, iki Kitabın temel yasalarında da büyük benzerlikler vardır. Biz bu meseleyi “Yeniden İslâm’a”, “İslâm Tasavvufu” adlı eserimizde ve Kur’ân Ansiklopedisinde izah ettik. Bu etkilenmelerin olması doğaldır, çünkü bu din kitapları Ortadoğu Kültürü içinde filizlenmiştir. Her kitap, filizlendiği ortamın kültür izlerini elbette taşır.

Tevrat’ta ve Kur’ân’da Uzakdoğu ve Amerika kültüründen direkt bir esinlenme yoktur. Çünkü o kültürler bu kitapların ortamından uzak idi ve o zamanlar kıta’lar arası iletişim yok denecek kadar azdı.

Önemli olan bu esinlenmeler değil, her İlâhî Kitabın temel esprisidir. O da tek Allah inancını ve O’na kulluğun gereğini vurgulamak, bu inancın gereği olarak güzel ahlâkı, sevecenliği yerleştirmek, zulmü ortadan kaldırmak suretiyle toplumları mutlu kılmaktır.


 

KUR’ÂN DERLEMESİ NE ZAMAN YAPILIP TAMAMLANDI?*

Cevap: İşin aslı şudur. Kafkas seferinde çeşitli yerlerden gelmiş olan askerlerden bazı okuyucular, Kur’ân’ı kendi lehçe-lerine göre oku­yorlar, böylece okuma farkları görülüyordu. Sefer dönüşünde komutan bu okuma farklarının giderilmesi gerektiğini Halife’ye söyledi.

İşte böyle farkların giderilmesi ve birlik sağlanması için Hz. Osman döneminde Zeyd ibn Sabit başkanlığında kurulan bir komisyon tarafından, Ebubekir döneminde yazılmış olan Esas Kur’ân nüshası temel alınarak yeni bir derleme yapılıp altı nüsha yazıldı. “İmam” denilen ana nüsha Medine’de bırakıldı. Diğerleri çeşitli eyalet başkentlerine gönderildi. Osman nüshalarının yazımında, Kur’ân’ın indiği Kureyş lehçesi esas kabul edildi. Çeşitli okumalara neden olan özel nüshalar yakılarak imha edildi. Maksat, bireysel nüshaların sebebolacağı yanlışları ve okuma farklarını ortadan kaldırmaktı. Hz. Ali de Osman’ın özel nüshaları yakmasını kınayanlara, onun doğru bir iş yaptığını, kendisi de olsa aynı şeyi yapacağını söylemiş ve Osman nüshasını resmi Mushaf kabul etmiştir.

Bu konuda geniş bilgi için “Kur’ân Ansiklopedisi” adlı eserimizin “Kur’ân” maddesine; “Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri” adlı eserimizin Önsözüne, "99 Soruda Kur’ân-ı Kerîm" adlı eserimize bakabilirsiniz.

 

*yazı arşivden alınmıştır