HZ. ALÎ'NİN TEVAZUU (2)
Cuma, 20 Kasım 2015 00:00

HZ. ALÎ'NİN TEVAZUU (2)

(...dünden devam)

Kur'ân mü'minleri alçak gönüllülükle nitelendirmektedir: "Rahmân'ın kulları öyle kimselerdir ki, yer­yüzünde mütevâzi ola­rak yürür­ler, câhiller kendilerine laf atarsa 'Selâm' derler. Gecelerini Rablerine secde ederek, Onun dîvânında durarak geçirirler: 'Rabbimiz, cehennemin azâbını bizden uzaklaştır, doğrusu onun azâbı sargındır. Rabbimiz, cehennemin azâbını bizden uzaklaştır, doğrusu onun azâbı sargındır. Orası ne kötü bir karargâh ve ne kötü bir makāmdır!' derler. Ve harcadıkları zaman, ne israf ederler ne de cimrilik ederler; harcama­ları, bu ikisinin arasında dengeli olur. Ve onlar Allah ile beraber başka tanrıya yalvarmazlar. Allah'ın harâm et­tiği canı haksız yere öldürmezler ve zinâ etmezler..." (Furkan: 63-68).

Bu âyetlerde mü’minlerin nitelikleri, güzel huyları anlatılıyor. Önce onlar, Rahmân’ın kulları olarak nitelendiriliyor. Rahmân, çok merhametli demektir. Çok merhametli Allah’ın kulları, elbette O’nun gibi merhametli olurlar. Bu kelime, anılan kulların ahlâkına bir yumuşaklık ve letâfet vermektedir. Rahmân’ın kulları, yeryü­zünde böbürlenerek değil, vekar ve tevâzu ile yürürler, kötü huylu, kaba, inkârcı insanlar kendilerine sataşırsa onlarla bir olmaz, sadece “Selâm” deyip geçerler. Gece­lerini Rablerine ibâdetle geçirir, kendilerini cehennem azâbından korumasını O’ndan niyaz ederler. Hareketleri ölçülüdür, harcamaları dengelidir. İsrâf ve cimrilikten sakınır, ölçülü harcarlar. Allah’tan başkasına tapmazlar, Allah’ın yasakladığı cana kıymazlar, zinâ etmezler.

İşte Hz. Alî bu vasıfların hepsini tam olarak kendisinde taşıyan olgun bir mü'min idi. Çünkü o, üstün ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş bulunan Rahmet Peygamberinin eğitiminde yetişmişti.

Alî'nin yanında bulunan bir zatın anlatımına göre, Hz. Alî eşeğe binmiş, ayaklarını bir yere sarkıtmış ve şöyle demiş: "Ben dünyaya değer vermedim, onu hakir gördüm!" (el-Bidaye ve'n-nihaye: 8/5)

İşte Alî (r. a.) dünyaya değer vermemek, dünya tutkusunu yenmekle sevinç duyan, Halife olduğu halde halk önünde alçak gönüllü davranan, mansıbıyla kimseye asla üstünlük taslamayan, dünya mevkiine aldanmayan bir insandı. Dünyada mevki fitnesi, mal fitnesinden daha tehlikelidir. Nice insan vardır ki normal durumunda mütevazı iken bir mevki'e gelince veya zenginleşince yavaş yavaş tevazuunun yerini kibir ve gurur almaya başlar.

(devamı yarın..)