KÜS DURMAK, KİN GÜTMEK, GÖNÜL KIRMAK İMAN AHLAKINDAN DE­ĞİLDİR (3)

(...dünden devam)

Kimilerinin iddia ettikleri gibi âyetin yarısının hükmünün neshedilip yarısının kalmasının anlamı nedir? Önce Allah, insanı, kötü düşüncelerinden ötürü hesaba çekeceğini söylemiş iken sonra bundan vaz mı geçmiştir? Bu husus, insanlara özgü bir iş değil, Allah'a özgü bir iştir. Allah, insanların yapmalarını istediği bir şeyi daha sonra hafifletir, değiştirir. Ama kendisinin yapacağını söylediği şeyi değiştirmesi, O'nun şanına yakışmaz.

Burada anlatılan husus, Ra'd Sûresinde de: "Gizliyi ve açığı bilendir, yücedir, uludur. Sizden biri, bir sözü, gizli de söylese, açık da söylese, gece ile gizlense, gündüz ile görünse O'nun için birdir."( Ra'd: 10) ifâdesiyle anlatılmaktadır.

Âyeti neshedenlerin maksadı, kalbe gelen düşüncelerden insanın sorumlu olmayacağını belirtmektir. Âyetin amacı, kalbe gelen her düşünceden insanın cezalandırılacağını belirtmek değildir. Çünkü insanın, kalbine tamamen sahib olması, istediği düşünceyi bırakması, istediğinin kalbe gelmesini önlemesi elinde olan bir şey değildir. Allah, insana, gücünün üstünde bir şey buyurmaz. Âyet şunu anlatmaktadır: Allah insanın içinden geçen bütün düşünceleri bilir, sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azâb eder. İşte bağışlanacak düşünceler, insanın elinde olmadan kalbine gelen düşünce ve vesveselerdir. Ama azimle insanın içinde taşıdığı, fırsat bulduğu zaman uygulamağa kararlı olduğu düşüncelerdir ki insanı sorumlu kılar: “Allah lağv ile yaptığınız yeminlerinizden ötüru sizi cezalandırmaz fakat kalblerinizin kazandığı şeylerden ötürü sizi cezalandırır." (Bakara Sûresi: 225) âyeti, kalbin kazandığı yeminlerden insanı sorumlu tutacağını bildirmektedir. Kalbin yemîni kazanması, yemîne karar vermesi demektir ki bu, düşünceden ibarettir. Zaten kasıtsız, bilinçsiz yapılan işlerden insan hiç sorumlu olmaz, ne sevap alır, ne günah kazanır. Sorumlu iylimlerin temeli, gönül işi olan niyettir. “Kulak, göz ve gönül, bunların hepsi yaptığı işten sorumludur." (İsrâ Sûresi 36) âyeti kulak ve göz ile birlikte kalbin de yapılan işlerden sorumlu olduğunu vurgulamaktadır. "İnananlar içinde edepsizliğin yayılmasını isteyenler için dünyada da, âhirette de acı bir azâb vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Nûr Sûresi: 19) âyeti de çirkin sözlerin yayılmasını sevenlerin, dünyada ve âhirette acı azâba uğrayacaklarını bildiriyor ve Allah'ın, bu tür insanların gönülle­rindeki niyeti, maksadı bildiğini vurguluyor. Çirkin sözleri, edepsizliği yaymayı sev­mek, bir gönül işidir, düşüncedir. İşte kişinin gönlündeki bu düşünceyi bilen Allah, bu kararlı düşünce sahibini cezalandırır. Ama bu düşünce, kasıtsız, gelip geçici bir hâtıra, bir vesvese değil, eyleme dönüşecek bir karardır. İşte bundan ötürü Allah o kimseyi cezalandırmaktadır. Âyetin anlamı bu iken bilmem ki bu ravîler, neden bu nesh meselesine bu kadar merak sarmışlar ve Allah'ın kelâmını hükümsüz kılmanın yollarını aramışlar?

(devamı yarın..)