AHZÂB SURESİ 50. ÂYETİN YORUMU (1)
Çarşamba, 11 Kasım 2015 00:00

AHZÂB SURESİ 50. ÂYETİN YORUMU (1)

Sayın Hocam Kur'ân-ı Kerimdeki Ahzab Suresi 50. âyet hakkında ne düşünüyorsunuz? Elhamdülillah bir Müslüman olarak sizden ricam; buradaki hikmeti (bazı inançsızlara karşı savunmam için) açıklarsanız sevinirim...

Cevap:"Ey peygamber, biz, ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini; Allâ­h'ın sana ganimet olarak verdiğ(i savaş esir)lerinden elinin altında bulunan(câriye)­leri; amcanın, halalarının, dayının ve teyzelerinin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kaldık. Bir de kendisini (mehirsiz olarak) peygambere hibe eden ve peygamberin de kendisini almak dilediği inanmış kadını, diğer mü'minlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Biz, eşleri ve ellerinin altında bulu­nan­(câriye)leri hakkında mü'minlere yapmalarını gerekli kıldığımız şeyi bil(dir)dik. (onların bu hususta ne yapması lâzım geldiğini de daha önce açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın, (sen bir sıkıntıya, güç bir duruma düşmeyesin). Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir."(Ahzab: 50)

Bu âyette Peygamber(s.a.v.)e, helâl olan kadınlar sayılmaktadır. Bunlar: 1) Hz. Peygamber'in, mehrini vererek evlenmiş olduğu eşleri, 2) Mülkü olan câriyeler, 3) Mekke'den hicret eden amca, hala, dayı ve teyzesi kızları, 4) Ve kendisini karşılıksız olarak Peygamber'e hibe eden kadınlardır. Demek ki Peygamber(s.a.v.)e, mevcut eşlerinden başka hicret eden amca kızları ve teyze kızlarıyla kendisini mehirsiz olarak bağışlayan kadın da helâldir. Peygamber isterse bunlarla da evlenebilir.

Çoğunlukla müfessirler burada, âyetin inişi sırasında Peygamber(s.a.v.)in nikâhı altında bulunan eşlerinin kastedildiğini söylerler. Fakat İbnu'l-'Arabî, haklı olarak bu görüşü kabul etmez. Çünkü "Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini helâl kıldık" dedikten sonra ayrıca: "Amcanın kızlarını, halalarının kızlarını... da helâl kıldık" buyurulmak suretiyle ona, eşlerinden başka helâl kılınan kadınlar sayılıyor. Eğer amca, hala, dayı ve teyzesi kızları ile eşleri kastedilmiş olsaydı, eşlerinden sonra bunların ayrıca zikredilmesinin bir anlamı kalmazdı (Ahkâmu'l-Kur'ân: 3/1542-1543).

Âyete göre Peygamber (s.a.v.), eşlerinden ayrı olarak dilerse hicret eden amca, hala, dayı ve teyzesi kızları ve kendisini ona bağışlayan kadınlarla evlenebilir. Öteki kadınlarla ancak nikâh ve mehirle evlenir, fakat kendisini bağışlayan kadınla mehirsiz ve akitsiz evlenebilir. Diğer mü'minler de böyle kadınlarla evlenebilirler ama kendisini bağışlayan kadınla akitsiz ve mehirsiz evlenemezler. Bu, yalnız Peygambere özgüdür. Allah diğer mü'minlere, eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığını bilir. Allah'ın bu konuda onlara farz kıldığı şey, Nisâ Sûresi'nin 3-4’ncü âyetlerinde açık­lanmıştır. Orada mü'minlere, hoşlarına giden bir, iki, üç ve dört kadınla evlenebi­le­cekleri, bunlar arasında adâlet yapamayacaklarından korktukları takdirde bir tane almaları ve bir de câriyeleriyle yetinmelerinin uygun olacağı bildirilmiş ve evlendikleri kadınlara mehirlerini vermeleri, şayet kadınlar mehri bağışlarlarsa o zaman mehir vermeyebilecekleri buyurulmuş idi. Başka âyetlerde de evlenilen kadın­lara mehir verilmesi farz kılınmıştır. Ayrıca nikâh akdi için iki şâhid bulun­durmak da farzdır. İşte mü'minler, Allah'ın kendilerine evlenme hakkında farz kıldığı bu mehr ve şâhid şartına uymak zorundadırlar. Şahitsiz ve mehirsiz kadın erkeğe helâl olmaz. Peygamber (s.a.v.), mehrsiz olarak kendisini Peygamber'e hibe eden kadınla şâ­hitsiz ve mehirsiz evlenebilir. Bu, yalnız ona mahsustur. Böyle yapılması da Pey­gamber'in bir güçlük çekmemesi içindir.

(devamı yarın..)