Din ve mezhep değiştirme sorunu *** Duygularımı nasıl düzeltebilirim?
Cumartesi, 17 Eylül 2011 18:47

Din ve mezhep deÄŸiÅŸtirme sorunu

Saygıdeğer Hocam, inananlar açısından DİN DEĞİŞTİRME varsa ve çoğu zaman Medyada bunun örneklerine rastlıyorsak örneğin Hıristiyan olan Kaptan Cousteu'nun Müslüman olması gibi veya Müslüman olan Ünlü mankenimiz Tuğçe Kazaz'ın Hıristiyan olması gibi pekâlâ Dinlerde "Tarikat değiştirmek olur mu?" yani Hıristiyanlıkta Protestan olan Katolik veya Katolik olan Ortodoks ya da Müslümanlıkta Sünni olan Alevi veya Alevi olanda Şafi olur mu kendi rızası ile tarikatını değiştirebilir mi? Bunun Kutsal Kitap Kur’ân'da yeri var mıdır? En derin saygılarımla arz olunur. Orhan Suat (Mütekait)-Lüleburgaz

Cevap: Bu sorunun iler tutar tarafı yok ki. Elma ile armut toplanır mı? Din değiştiren değiştirir. İslâm'dan başka bir dine dönen kişiye mürted denilir. Ama bir din içinde çıkan ekoller, mezhepler bağlayıcı din değildir. Kişi aklını çalıştırır, hangi ekolün düşüncesi mantığa ve dinin temel kurallarına uygunsa onu benimser. Şafii olan Hanefi olabilir veya Alevi olan Sünni olur. İsterse bunların hiçbirini benimsemez. Doğrudan Kur'ân'ı okuyarak onun emirlerini uygularsa yeterlidir. Bu mezhepler Peygamberimiz zamanında yoktu. Ne Hanefi, ne Şafii, ne de Alevi vardı. Peygamber'den 50, 150 yıl sonra filizlenmeğe başlayan bu mezhepler yorumdan ibarettir. En temiz Müslümanlar olan Peygamber'in arkadaşları hiçbir mezhebe bağlı değillerdi. Çünkü bu mezhepler yoktu onların zamanında. Onlar kadar Müslüman olursak ne mutlu bize. Ayrıca bu mezhepler tarikat değildir. Tarikat Tasavvuf akımının uygulanış biçimidir. Bunlar bir mezhebin gereği veya kolu değillerdir. Pekâlâ, Hanefiler, Şafiiler içinde aynı tarikata bağlı insanlar vardır.

Kaptan Cousteo'nun Müslüman olduğu şayiası ise bir hayal ürünüdür. Müslümanlık sadece kimlik işi değildir.

 

Duygularımı nasıl düzeltebilirim?

Sayın Hocam, yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum ve de faydalanmaya çalışıyorum. Sayın Hocam şimdi sizden kişisel yardım istiyorum. Ben dinimizde nefse yenik düşmenin, hasedin, çevredekilere kaba davranmanın kötü algılandığını çok iyi biliyorum.

Fakat buna rağmen kalbim sürekli olarak kötülüğe çalışıyor. Hasede çalışıyor. Aileme kötü ve kaba davranıyorum. Ne kadar olumlu yönde değişmeye çalışmaktaysam da mutlaka eski huylarıma tekrar dönüş yapıyorum.

Bu da acaba ben boşuna mı uğraşıyorum diye beni endişeye sevk ediyor. Bu yüzden ibadetlerimi bile bırakmayı düşündüğüm zamanlar oldu.

Hatta özellikle son zamanlarda canımı alması için Allah'a yalvarıyorum. Yani daha fazla günah işlememek için günah olduğunu bilmesem geride kızım ve eşim olmasa canıma kıymayı bile düşündüğüm zamanlar oldu. Ben ne yapmalıyım?

Temiz, Allah’ın gösterdiği yolda ilerleyen samimi Müslüman olmak istiyorum ama beceremiyorum. Namazımı kılıyorum ama namazım sırasında aklıma başka konular giriyor. Dünyevi işlere aklım kayıyor. Huşu içinde namazımı kılamıyorum.

Orucumu tutmaya çalışıyorum ama iftar saati yaklaştıkça sabrım azalıyor çevreme öfkeli davranmaya başlıyorum orucumun sevabını yok ediyorum.

İnsanların arkasından konuşuyorum. Bazen birisi hakkında söylenen bir şeyi gidip o kişiye iletiyorum. Yani arada laf taşıyorum.

Mesela bazen birisi yeni bir mal edindiğinde içten içe kıskançlık duyuyorum.

Karşımdakini kıracağını bilsem de kalbimden ve aklımdan geçen neyse doğrudan yüzüne karşı söylüyorum. Bazen yalan söylüyorum. Dünyada kalacak malıma çok önem veriyorum, mal için insanları kırıyorum.

Hocam bana bir yol gösterin, bana ışık olun. Ben nasıl düzeleceğim? Nefsime nasıl galip geleceğim? İbadetlerimi boşa yapmak istemiyorum. Sadece şekli olarak yaptığıma inanmaya başladığım eylemli Müslümanlığı samimi olarak yapmak istiyorum. Allah’ın sevgili kulu olmak istiyorum. Artık vicdan azabı çekmek istemiyorum.

Her namazımdan sonra "Allah'ın her türlü haramdan, küfürden, riyadan, zinadan, iki yüzlülükten sana sığınırım. Beni doğru yola ilet. Sen affedicisin affetmeyi seversin beni affet" diye dua etmekten başka bir şey yapamıyorum. Hocam şimdiden teşekkürlerimi sunarım.

Cevap: Siz kendinizi suçlasanız dahi yine de samimiyetle kusurlarınızı itiraf etmek bir meziyettir, fazilettir. Kıskançlık her insanda az çok vardır. Bunu tamamen atmak kolay değildir. Ama öyle bir duygu uyandığında her şeyin Allah'ın takdiri ile olduğunu, Allah'ın verdiği bir şeyi kıskanmanın bir yarar sağlamadığını, üstelik düşünce kirliliğine yol açtığını düşünerek kendinizi bu duygudan çekebilirsiniz. İçinizden bir dürtü sizi söz götürüp getirmeğe, ara katmaya yöneltirse siz bunun tersini yaparsınız. Nefsin arzusuna karşı olursunuz. Böyle yapmak nefisle savaştır, büyük cihaddır.

İbadetlerinize devam edin, intihar falan asla çözüm değildir. Çünkü hayat bundan ibaret değildir. Ölümden sonra da devam eder. Olgunlaşmayan ruh, orada sıkıntı çeker, rahat etmez. Kemal ve olgunluk kazanmanın yeri bu dünya hayatıdır. Kendi kendinizi eğitebilirsiniz. Allah yardımcınız olsun.

 

 

   Copyright @ Süleyman AteÅŸ