CAMİLERDE İSİM LEVHALARI ŞİRK Mİ?*

Sayın hocam, namazlarımı genellikle evime yakın olduğu için Cami'de kılıyorum, imamın namaz kıldırdığı yerde Allah ve Muhammed yazıyor Arapça olarak, ancak bunların dışında duvar süslemelerinde başka isimler de yazıyor, Arapça okuyamadığım için bu isimlerinne olduğunu sorduğumda onların 4 halifenin ismi olduğunu söylediler. Bu noktada benim kafam karıştı, Cami Allah'a ibadet ettiğimiz bir yer, duvarlarda Allah’tan başka kişilerin de isminin yazılı olması sizce doğru mu? Gönül rahatlığı ile burada namaz kılabilir miyim? ...

Cevap: Camilerde "Allah", "Muhammed" ismi yanında dört halifenin ve Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve diğer bazı sahabi isimlerinin yazılması sonradan çıkmış bir uygulamadır. Peygamber döneminde böyle bir uygulama yoktu. Bu isimler tam bir sanat göstergesi olan güzel hat ile bir süsleme amacını taşır. Bunların süsleme ve bu isimdeki insanların örnek alınması yanında bir amacı yoktur. İbadet esnasında bunlara yalvarılmaz, bunlardan herhangi bir istekte bulunulmaz. Böyle olduğuna göre bu levhaların, duvardaki çinilerden, fayanslardan, diğer süsleme araçlarından farkı yoktur. Bu isim sahiplerine yalvarılmadığı, bunlardan bir talepte bulunulmadığı, ibadet esnasında bu isimler anılmadığı sürece bu levhaların bir sakıncası yoktur. Mescitte yasak olan, süslemeler, levhalar değil, Allah'tan başkasına yalvarmak, Allah'a dua eder gibi başka varlıklardan isteklerde bulunmaktır. Artık camilerde bu tür levhalar güzel bir geleneğimiz olmuştur. Ka'be'nin çevresini dolaşan galerilerin köşelerinde de dört halifenin isimleri mevcuttur. Zaten bir sakınca olsaydı oralarda şirke karşı çok titiz olan İslâm âlimleri buna cevaz vermezlerdi. Siz kafanızı böyle düşüncelerle meşgul etmeyin. Çünkü bu tür düşünceler size hiçbir yarar sağlamaz. Dinin temel prensiplerine aykırı olmayan geleneklerin zararı yok, hattâ yararı vardır.

DÜNYANIN BAŞKA YERLERİNDE PEYGAMBER GÖNDERİLMEDİ Mİ?*

Cevap: Başka yerlerde peygamber gönderilmediğini kim söylüyor? Ancak oralarda gönderilen peygamberler Kur'ân'da anılmaz. Peygamberlerin hepsinin Kur'ân'da anılmadığı da yine Kur'ân'da vurgulanmıştır. Kur’ân’ın ifadesine göre her ulusa bir uyarıcı gönderilmiştir. Ancak zamanla özünü kaybetmiş olan o ulusal mesajlar yerine bütün insanlığa son peygamber Hz. Mu-hammed ve son Mesaj Kur’ân gönderilmiştir. Bu mesajın, o zaman için en büyük Tanrı mabedi Ka’be’nin bulunduğu Hicaz Bölgesine indirilmiş olması da İlâhî hikmete uygundur. Çünkü o zaman burası dünyanın iki büyük İmparatorluğunun etki alanı dışında, oldukça demokratik site yönetiminin hüküm sürdüğü, saldırılardan uzak, İlahî dinlerin kavşak noktasında, Hz. İbrahim’in getirdiği Tevhid (tek Tanrı) inancının kalıntılarına dayalı bir kültür yapısına sahipti. Son Mesajın buradan dünyaya yayılması uygun görülmüştür. Tüm Arabistan halkının ortak mabedi kabul edilen Kutsal Ka’be’ye Ortadoğu bölgesinin her yanından akın akın ziyarete veya hacca gelen insanlar, buraya indirilen yeni mesajdan etkileniyor ve onun sesini kendi bölgelerine de taşıyorlardı. Böylece İslâm süratle dünyaya yayılıyordu. Belki başka bir yere indirilmiş olsaydı bu kadar çabuk yayılmayacaktı. Ayrıca temel kültür itibariyle bu bölge, Büyük İlâhî Mesajın indirilmesine en elverişli yerdi.

*yazı arşivden alınmıştır