ÖLÜMÜ YAŞAYANLARDAN BİR ÖYKÜ (3)
Pazartesi, 27 Nisan 2015 00:00

ÖLÜMÜ YAŞAYANLARDAN BİR ÖYKÜ (3)

(...dünden devam)

Benimle konuştular. Benimle “sonsuz zamanlardır” birlikte olduklarını söylediler. Bunu tam anlayamamıştım. Benim için ebediyet, gelecekte var olan bir şeydi. Oysa onlar geçmişteki sonsuzluktan söz ediyorlardı. Bunu kavramak çok zordu. Daha sonra zihnimde çok uzun bir zaman öncesine âit imajlar belirmeye başladı, dünyâdaki varlığımdan öncesine, bu adamlarla ilişkime dair imajlar. Bu sahneler zihnimde canlanırken birbirimizi “sonsuz zamanlar” boyunca tanıdığımızı anladım. Heyecanlanmıştım. Dünyevî hayattan önce bir hayat olduğu gerçeği artık kesinleşiyor ve ölümün, aslında daha büyük bir hayata yeniden doğuş olduğunu ve bilginin zaman içinde ileriye ve geriye genişleyebileceğini görüyordum. Biliyordum ki bu varlıklar benim, bu daha müthiş hayatta seçtiğim dostlarımdı ve onlar da benimle olmayı seçmişlerdi. Onlar bana, diğerleriyle birlikte dünyâdaki yaşamım boyunca benim koruyucu meleklerim olduklarını açıkladılar. Ama ben bu üçünün özel ve en baş meleklerim olduklarını hissettim.

Bana, zamanından önce öldüğümü söylediler. Bir şekilde benimle iletişime geçiyor ve huzur hissi ile birlikte endişelenmememi, her şeyin yoluna gireceğini anlatıyorlardı. Anlatmak istediklerini içimde kavradıkça onların derin sevgi ve ilgisini duyumsadım. Tüm bu duygu ve düşünceler, ruhlar arasında akıldan akıla (düşünce akımı şeklinde) gerçekleşiyordu. Önce onların ağızlarını kullandıklarını düşünmüştüm, çünkü ben konuşan insanlarla olmaya alışıktım. Onlar “saf bilgi”yi kullanıyorlar ve çok daha hızlı ve eksiksiz biçimde iletişim kurabiliyorlardı. Bildiğimiz dilde bunu en yakın karşılayabilecek sözcük “telepati”dir ama bu bile bu süreci tam açıklayamaz. Onların duygularını ve maksatlarını hissedebiliyor, sevgilerini duyumsuyor, hislerini anlıyordum. Önceki lisanım olan beden dilim tamamen sınırlı idi. Şimdi duygularımı dünyevi yollarla ifade etme yeteneğini, bir ruhun saf yolla ifade etmesi ile karşılaştırdığımda eskiden neredeyse dünyâda böyle bir şeyin hiç olmadığını anladım.

Birden eşimi ve çocuklarımı düşündüm ve onların, habersiz oldukları ölümümü duyunca nasıl etkileneceklerini düşünüp endişelenmeye başladım. Kocam tek başına altı çocuğa nasıl bakacaktı? Çocuklar bensiz nasıl yaşayacaklardı? Onları bir kez daha görmeliydim.

Hastaneden hemen ayrılıp ailemin yanına gitmek istedim. Bir çıkış yolu aradım ve pencereleri gördüm. Hızla pencerelerin içinden geçerek dışarı çıktım. Sonra dışarıya çıkmak için pencereyi kullanmak zorunda olmadığımı, istediğim noktadan odayı terk edebileceğimi, duvarların veya herhangi bir maddenin geçişime engel olmayacağını anladım. Ama hâlâ fiziksel vücudumun etkisinde olduğumdan ancak pencerelerden geçebileceğimi düşünmüştüm. Oysa ruhani bedenim, daha önce benim için katı olan her şeyin içinden geçebilirdi. Pencere de zaten kapalıydı.

Eve doğru yolculuğum tam bir bulanıklıktı. Çok büyük bir hızla hareket ediyordum, yanımdan belli belirsiz geçen ağaçları görüyordum. Hiçbir yön belirlemeden sadece eve gitmeyi düşünmüştüm. Ve bir saniye içinde evimdeydim. Kendimi oturma odasına girerken buldum. Eşim en sevdiği koltukta oturmuş gazete okuyor, çocuklar merdivenlerden yukarı, aşağı inip çıkıyor, yatmaya hazırlanıyorlardı. İkisi yastık kavgası ediyordu. Onlarla iletişime geçmek için hiçbir istek duymuyor, sadece bensiz hayatlarının nasıl olacağını görmeye çalışıyordum. Her birini izlerken onların geleceğinin nasıl olacağını görmeye çalıştım ama bunu başaramadım. Her bir çocuğumun, kendi hayat deneyimleri için bu dünyâda var olduğunu anlamıştım. Onları benim olarak düşünmekle yanıldığımı anladım. Her biri kendi başına, aynı benim olduğum gibi bir ruhtu ve dünyâdaki hayatlarından önce geliştirmiş oldukları bir akılları, bilgelikleri vardı. Her biri, kendi seçtikleri hayatlarını yaşayacaklardı. Hiçbir şey, onları, kendi iradelerinin gerektirdiğinden alıkoyamazdı. Onlar sadece bir süre için benim bakımıma verilmişlerdi. Şimdi ne olduğunu göremesem de çocuklarımın kendi yaşam takvimleri olduğunu ve bunu tamamladıklarında onların da dünyâdaki hayatlarının son bulacağını biliyordum.

(devamı yarın..)