İMANDAN KUŞKUYA DÜŞÜRMEĞE ÇALIŞAN ELBİSELİ ŞEYTANLAR (5)
Çarşamba, 15 Nisan 2015 00:00

 

İMANDAN KUŞKUYA DÜŞÜRMEĞE ÇALIŞAN ELBİSELİ ŞEYTANLAR (5)

(...dünden devam)

 

Ben niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Siz de hep O'na döndürüle­ceksiniz. O'ndan başka tanrılar edinir miyim hiç? Eğer O çok esirgeyen, bana bir zarar vermek dilese, onların şefâ‘ati bana hiçbir yarar sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar." (Yasin: 22-23)

6. "Şans" yeterli bir açıklama değildir.

Efes harabelerine ya da Dolmabahçe sarayına baktığınızda bu eserlerin şans eseri oluşmuş, doğal yapılar olduğunu düşünür müsünüz? Sınırsız zaman, rüzgâr ve yağmur sağlansa bile doğa bu eserleri oluşturamaz. Sağduyumuz bize bu eserlere baktığımızda, açık bir planlama ve ustalıkla oluşturulmuş, zekâ ürünlerine baktığımız sonucunu verir.

Dünyanın güneşe konumu, suyun bazı özellikleri, insan bedeninin bir organı. Bunlardan herhangi birisi kazara var olmuş olabilir mi?

Seçkin astronom Frederick Hoyle, aminoasitlerin insan hücrelerinde tesadüfi bir şekilde bir araya geldiği iddiasının matematiksel olarak gülünçlüğünü ortaya koymuştur. Hoyle, "şans" ihtimalinin saçmalığını takip eden analojide resimlemiştir: "Bir kasırganın, bir hurdalık üzerinden geçerken parçaları şans eseri birleştirip, şans eseri çalışan ve uçmaya hazır pırıl pırıl bir Boeing 747 oluşturmasının şansı nedir? Olasılık o kadar küçüktür ki, sınırsız zaman ve sınırsız hurdalık verilmiş olsa bile bu olasılıkta yükselme görülemez."

Evrenin ve bizim yaşamımızın karmaşıklığı göz önüne alındığında, ihtiyacımız olan her şeyi yaratmış olan akıllı, sevgi dolu ve zeki bir Yaratıcıyı kabul etme zorunda kalırız. Kutsal Kitaplar, yaşamı yaratan ve sürdüren bu Yaratıcı'yı Tanrı olarak tanımlar.

7. İnsanlığın doğal olarak sahip olduğu yanlış ve doğru hisleri biyolojik olarak açıklanamaz (vicdan).

Hepimizin içinde, bütün kültürlerde, evrensel bir doğru ve yanlış hissi vardır. Bir hırsız bile kendisinden bir şey çalındığında haksızlığa uğradığını düşünür. İstisnasız bütün kültürlerde, ailesinden zorbalıkla çekilip alınan ve tecavüz edilen küçük bir kız olayı karşısında büyük bir öfke, tiksinti ve bu kötülüğü onaylayanlara karşı kızgınlık oluşur. Biz bu hissi nereden elde ettik? Bütün insanların vicdanlarında yer alan evrensel bir adalet, kötülüklerden tiksinme bilinci nasıl oluşmuştur?

Cesaret, asil bir neden için ölmek, sevgi, merhamet, saygınlık, vazifeye sadakat, tüm bu duygular nereden geldi? Eğer insanlar sadece fiziksel gelişimin ürünleriyse, "en güçlü olanın hayatta kalması" ise, niçin birbirimiz için canımızı feda ediyoruz? Yanlış ve doğru hakkındaki iç hisse nereden sahip olduk? Vicdanımızın varlığına getirebileceğimiz en iyi açıklama, insanlığın kararlarına ve uyumuna önem veren, seven bir Yaratıcının varlığı inancıdır.

8. Tanrı kendisini sadece doğada ve insan yaşamında göstermemiş, Kendisini daha özel bir biçimde Kutsal Kitaplarda da açıklamıştır.

***